Çınarcık Olayı 8

8K 259 33
                                    

Oradan kalkıp eve doğru yürüdük. 

Kapıda iki tane zarf vardı, birinde Neslihan diğerinde Mesut yazıyordu. Bunlar Orhan'ın yazdığı mektuplar olabilirdi. Ama saat, postacının gelmesi için fazla geçti.

Neslihan kendi mektubunu alıp bahçeye çıktı okumaya. Ben üst katta odada okuyordum.

Neslihan benden önce okumaya başlamıştı, fakat benim içimden gelmiyordu okumak. Orhan'ın öldüğü fikrine kendimi alıştıramıyordum bile...

"Neler yazmış" dedim...

"Hiç, çok iyi şeyler hak ettiğimi ve her şeyin gönlümce olmasını dilediğini yazmış" dedi.

"Sana ne yazmış?" diye devam etti...

"Gece okuyacağım." dedim...

"Şu aynayı versene bir sakal tıraşı olayım" dedim. Aynayı aldım ve odaya çıktım, tıraş olduktan sonra Orhan'ın mektubunu açtım.

Mektupta dünyanın en ürkütücü yazısını okudum. Bana bileğinin kesildiği geceyi anlattı.

"Belki hatırlamıyorsun, ama o gece seninle Kocadere köyü hakkında bir şeyler konuştuk...

Ben sana elimde bir kitap olduğunu ve kitaptaki sözlerin Cinni ve şerli varlıkları nasıl etkileşime çağırdığını söyledim.

Sen kitabı aldın, bir müddet oradaki kelimeleri okudun. Okudukça sinirlendin, okudukça garip şeyler yapmaya başladın.

Daha sonra bir kağıt parçası alıp oraya Urduca 1999 yazdın ve yatağın üstüne bıraktın. Ve garip şeyler konuşmaya başlayıp, birden üstüme doğru gelmeye başladın...

Çok garipti, benden daha kalıplı ve güçlüydün, ama seni sürekli geri püskürtebiliyordum.

En sonunda da bıçakla bir çizik atıp, o Urdu sözlerini söyleyerek odana gittin" yazıyordu.

Gözlerim dola dola okumuştum. Bütün bunları ben yapmıştım demek ki.

Ama neden ? Ve nasıl ?

Mektup devam ediyordu.

"Bunlar olduktan sonra bana rahat vermediler. Önce ailem, sonra sizlerin suretinde sık sık gördüm onları. Sizlere öfkeliler, rahat bırakılmak istiyorlar" yazıyordu.

"Neslihan'a iyi bak, onu koruyup kolla" diyordu. Tam o anda alt kattan Neslihan'ın çığlığını duydum.

Mektubu hızlıca yatağın üstüne bırakıp aşağıya indim. Neslihan yatağındaydı ve gülüyordu.

"Komik olduğunu mu sanıyorsun Neslihan?" dedim...

Gülüyordu, "Mektubum yatağımın altına düştü, eğilip alır mısın?" dedi...

Yatağın altına eğildim, yatağın altındaki de Neslihan'dı... Kafamı yukarı kaldıramadım, o an tutulmuş gibiydim.

Sadece yatağın altındaki Neslihan'a bakabiliyordum.

"Yatağımda bana benzeyen biri var " diyerek ağlıyordu. Yatağın altındaki gerçek Neslihan'dı

Peki bizim gördüğümüz neydi?

Neslihan da, ben de hareket edemiyorduk, bildiğim bütün duaları okumaya başladım.

Neslihan "Allah'ım canımı bağışla" diye bağırıyordu ve nihayet kendimizi evden dışarıya atmıştık. Neslihan'ın çığlıkları bütün köyü inletiyordu.

Köy kahvesinden 2-3 kişi gelmişti... "Ne yaptınız, kızdırdınız onları" diye bağırıyorlardı...

"Dayıcım biz kötü bir şey yapmadık işimizi yapıyoruz, Nedim bey den de iznimiz var" dedim.

Köylüler laftan anlamıyor, sürekli bağırıyorlardı. Köyden gelen 1-2 kadın Neslihan'ı evlerine alıp ilgilendi. Benim aklıma ise mektubun geri kalanı gelmişti.

O an aklıma ne korku ne de başka bir şey geldi. Aniden eve girip üst kata çıktım. Orhan'ın mektubuna baktım, kül olmuştu.

Mektubun içinde her ne yazıyorsa cinniler onu okumamı istemiyordu adeta. Sanki beni aşağıya çekmek için Neslihan'ın suretine girdiler ve ben aşağı inince mektubu yaktılar gibiydi.

Kamera kayıtlarına baktım hiç bir şey yoktu. Aniden evden çıktım, geceyi orada geçirmek istemiyordum. Neslihan'ın yanına gittim.

"Ben burada kalamam, sen de kalma, yarın sabah dönelim Mesut" dedi...

"Olmaz... Peşimizi bırakmayacaklar" dedim.

"Kimler Mesut kimler" diye bağırdım.

Köylü kadınlardan birisi, "Cinler" dedi...

"Ne yapacağız" dedim.

O sırada köyden Nedim Bey geldi...

"Biz size bir araba tahsis ettik. Terminali aradık İstanbul için 1 kişilik yer varmış. Neslihan hanım bu gece yolcu olsun, siz de yarın dönersiniz Mesut bey" dedi.

"Olur tabi ki" dedim, ama dönme gibi bir niyetim yoktu.

Ne olup ne bittiğini öğrenmeliydim.

Üç Gölge Köyü ve Daha NiceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin