Karakeçi Köyü 7

5.2K 135 6
                                    

Fuat Erdağ anlatmaya devam ediyor. 

Sabah uyandığımda Füsun salondaki karyolada uzanıyordu. Geceyi uykusuz geçirdiğini anlamıştım. Nasıl olduğunu sordum, konuşmadı.

Hayatım boyunca Füsun'un mutluluğu için çabalayan birisiydim, ama bu köyde yaşadıklarından sonra eskiye dönmüştü. Yıllar önceki Füsun geri gelmişti sanki. Onu böyle görmek bana da yük oluyordu.

Füsun'un yanına gidip "Bugün Şanlıurfa merkezine gidip dilekçe yazacağım, tayinimi isteyeceğim" dedim.

Daha önce köyden gitmek isteyen Füsun bu kez elimden tuttu... "gitme bir yere..." 

Ne olduğunu sordum, bu tutumu beni şaşırtmıştı. 

"Gidersen de peşimizde olacaklar, onları şehrimizdeki sevdiklerimizden uzak tutmak için burada kalmalıyız" dedi.

"Saçmalama Füsun, daha onların şerli varlıklar olduğundan bile emin değiliz... Görmüyor musun köy değişik insan dolu, belki birileri eğleniyor bizimle bilemeyiz ki" dedim.

"Ben dün burada bir ses duydum Fuat... Ve o sesi tanıyorum. Yıllar önce de o sesi duymuştum" dedi. 

Füsun küçük yaşta yetimhaneye düşmüştü. Annesi ve babası hakkında pek bir bilgim yoktu. Bu konuları konuşmaktan fazla hoşlanmazdı.

Psikolojik bazı sıkıntıları vardı, hayatındaki sinir stres yumurtalarına zarar vermişti ve bu sebeple evlat sahibi olamıyorduk.

Lise çağında Darüşşafaka'nın burs sınavını kazanmış ve benim gibi öğretmen olmuştu. Ancak ani sinir patlamaları yüzünden mesleği bırakmıştı. Bütün bunlardan sonra tekrar bu sesleri duyması onun tekrar psikolojisinin bozulduğunu gösteriyordu.

Ama asıl sorun; bu sesin bir varlığa ait olduğu mu, yoksa Füsun'un psikolojisinin bozulması sonucu gerçekleştiği miydi?

Füsun sadece "bu sesi tanıyorum, ikimizi de rahat bırakmayacak" diyordu. 

Yıllar önce henüz evlenmediğimiz, flört ettiğimiz zamanlarda bana bunlardan bahsetmişti. Geceleri sürekli pencereden baktığında bir varlığın onu izlediğini... Zamanla yurttaki odasında hayalini gördüğünü ve bir gece boğazına yapışıp onu boğarken gördüğünü söylüyordu.

O zamanlar bunlar bana hurafeden öte bir şey çağrıştırmıyordu, ama artık korkuyordum.

Bütün gün evden çıkmadık. Köylü de acayip, sormadı zaten. Yine karanlık çökmüş, gece başlamıştı.

Beşinci Gece Yaşananlar: 

Kış iyiden iyiye bastırıyordu. Her gün, bir öncekinden daha soğuktu. Bu sebeple Fuat dışarıda odun kırıyordu.

Ben banyoya girecektim. Geçirdiğim rahatsızlık nedeniyle yıllardır adet olmuyordum. Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra banyoya adım attım. Kovaya sıcak suyu doldurdum, otururken fark ettim.

Adım attığım her yerde yumruk büyüklüğünde kan izleri vardı. Bacaklarımdan aşağı süzülüyordu. 

Korkuyordum... Evet bu iyi bir şeydi, belki evlat sahibi dahi olabilecektim, ama yine de korkuyordum.

Üstümü başımı hızlıca su ile yıkayıp kapıya doğru yöneldim. Fuat'ın yanına gitmem gerekiyordu. Kapı kilitliydi. Açmaya çalışıyordum, ama bir türlü açılmıyordu. Sürgüsü dışarıdan çekilmiş, adeta üstüme kapatılmıştı.

Kapıyı yumruklasam da, çığlıklar atsam da Fuat sesimi duymadı. Gazı biten lamba da sönmüştü. Ve karanlıkta yine onun sesini duymaya başladım. Her yerde onun sesi vardi.

Banyoda sesi yankılanıyordu. Kulaklarımı kapattım, gözlerimi yumdum ve kapının açılmasıyla kendime geldim.

Fuat içeri girmişti, elindeki gaz lambası ile içeriye girdiğinde ikimiz de şok olmuştuk. Duvardaki ayna paramparça olmuş ve belli başlı yerlerimi kesmişti.

Beyaz fayanslar kan içindeydi... Canım yanmıyordu, sadece korkuyordum. Duvarda değişik bir yazı vardı. 

(Füsun hanımın bahsettiği yazı Aramice dilindedir, okunuşu "melhenezez..." dır. Türkçesi: Kirli siniz)

Fuat Erdağ anlatmaya devam ediyor. 

Füsun orada korkudan bayılmıştı. Duvardaki yazıya anlam veremiyorduk.

Eşimi kucaklayıp alt kata indirdim. Kesikleri derin değildi, hatta inanılmaz inceydi. Ona bunu yapan şeyin, Füsun'u öldürmek istemediği belliydi. Ama bunu neden yapıyordu?

Füsunun kesiklerini temizledikten sonra uyanması için kollarını kolonya ile ovaladım. 

O sırada gözüm pencereye ilişti.

Üç Gölge Köyü ve Daha NiceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin