Gizemli Rüya (Züzümbilenin Aşkı)

6.3K 151 43
                                    

http://incisozluk.com.tr/w/okumadan-%C3%B6nce-arkana-bak/

Hikayenin orijinal haline buradan erişebilirsiniz.

Yakın zamanda sinemalarda izlemeniz amacıyla görüşmeler devam etmektedir.

Olayı yaşayan arkadaşımıza https://twitter.com/zuzumbilesi buradan ulaşabilirsiniz...

***

Gerçek bir olaya tanık olmak isteyenler okusunlar...

Ben 34 yaşındayım. Son 12 senedir yaşadıklarımı burada kimsenin tahammül edebileceğine inanmıyorum.

Ben bekâr biriyim. Aslında bekâr değilim, sadece bir insan yok hayatımda...

***

Tarih: 21 Ağustos 2003... Günlerden Perşembe, hiç unutamadım o geceyi...

Babam imam, o gece eve geldiğinde pek telaşlıydı. Onu bu konuda çok uyarmıştık, ama insanlar başı dahi ağrısa, okunmak için babama gelirlerdi.

Yine o günlerde bize gelen bir kadın vardı, İstanbul'dan gelmişlerdi. Gayet normal görünen bir kadın olsa da, sürekli boş boş bir yere odaklanır ve kendi kendine Arapça konuşup dururdu. Babam buna bir şeyler okuduğunda ise, gözleri kızarır ve çığlık atıp bayılırdı.

O geceden sonra her şey normal giderken babam, 21 Ağustos gecesi eve geldi ve o kadar aceleciydi ki; Tayin alacam, buradan gideceğiz.

Müftülükten münhal kadro sordum, varmış. Beni tayin edecekler, 15 gün sonra orada başlayacağım, ama en geç yarın gideceğiz dedi.

Dediği gibi de oldu, annem eşyalarımızı hazırladı sadece, evdeki eski koltuklarımızı bile babam bırakmamızı ve acele gitmemiz gerektiğini söyledi.

Annemle gizli gizli konuşurlarken gördüm. Annem babama, sana dedim diyerek ağlıyordu.

O gece hiç kötü alışkanlığı olmayan ve başını yastığa koyduğu anda uyuyan babam, sabaha kadar ışıklar yanık oturup sigara içiyordu.

Hiç babamı böyle görmemiştim, sürekli düşünüyordu ve ağzı sürekli bir şeyler okuyup evin içine üflüyordu.

Gece uyandım su içmek için kalktım ve mutfağa yürüdüm.

Evimizi tarif edeyim; imam evleri camiye ve dolayısı ile mezarlıklara yakın olur. Bizim eve gitmek için de, mezarlıktaki patika yolu kullanmak gerekiyordu.

Mutfağımızın camı ise buzdolabından tam açılmazdı, yarısı açılırdı.

Su içmek için kalktım ve yürüdüm. Işıkların tamamı yanıyordu, bu yüzden tedirgin değildim.

Mutfağa girdiğimde bulaşıkları kurutmak için mavi delikli bir plastik vardı, adının ne olduğunu bilmiyorum. İşte orada küçük bir çocuk oturuyordu.

O anda rüyada olduğumu sandım, inanın aklından o kadar şey geçiyordu ki, sanki kilitlendim, ağzımı dahi oynatamıyordum. Kas katı kesildim bağıramıyorum, gözlerimi bile kırpamadım.

Sonra o çocuk birden kayboldu. Ben hala konuşamıyorum, ama yürüdüm geveleye geveleye konuşurken babam sesime uyanmış hemen yanıma geldi, anlamış olacak ki bir şeyler okudu kolonya sürdü yüzüme.

Koklattı kolonyayı, ne gördün dedi. Kendime gelince, gördüklerimi anlattım.

Babam ağlamaya başladı. O kadar sessiz ve içtendi ki, gözleri öyle acınası durumda bakıyordu ki ne diyeceğimi bilememiştim.

Babam beni sabaha kadar okudu, fakat ben hala gördüğüm şeyin gerçekliğinden emin değildim.

Babam beni okurken ben uyumuşum. Sabah uyandığımda babamın dizindeydim. Annem de uyanmış çamaşırları dürüyordu.

Çocukluğumdan beri bir kere bile yatmamıştım, ama koca bir herifken bunu babam bana yapmıştı. Uyanmayım diye, sabaha kadar öyle beklemişti...

O dönem üniversite de 2 sene okumuştum. Yeniden başka 4 senelik bölüm okumak için çalışıyordum.

Uyandım, babam yanaklarımı okşadı, iyi olup olmadığımı sordu.

Ben dünkü hadiseden hala emin değildim ve rüya mıydı acaba diye babama sordum. Babam bir şey demedi, daha görmezsin inşallah dedi.

Muska yapmış ben uyurken, dışını da güzelce poşet ile sarmış, boynuma asmıştı.

Sakın çıkarma dedi. Bende zaten korkuyordum, çıkarmadım.

Evden çıktık ve arabaya bindik. O zaman Toros marka arabamız vardı, gayet güzeldi.

Hep birlikte binip başka köy var, oraya gittik. 30-35 kilometre mesafede, ama şehre daha uzak bir köy. İmamlar şehre yakın yere inmek ister, ama biz daha da yükseliyorduk.

Köye vardığımızda, köyde pek kimse yoktu. Çünkü yayla olan bir yerdi, artık orasının insanları yazın gelir kışın giderler, kalan hane sayısı 4-5 kişi anca olurdu.

Babam muhtarın telefonunu buldu, imam evinin anahtarını getirdi. Adam iyi birine benziyordu, ama biraz tuhaftı davranışları vardı.

Evi temizlemek için teyzemler anneannemler geldiler. Ev zaten küçüktü akşama kadar bitmişti temizliği, akşamda eşyalarımızı taşıdık. Artık apar topar bir şekilde yeni bir hayat kurmaya çalışıyorduk.

Eve taşındığımız akşam televizyonun çanak antenini biraz geç kurduk.

Saat 22 civarlarıydı. Annem ekmek olmadığı için getirdiğimiz un ile sabah için ekmek hamuru yapıyordu. Ben ise televizyonun kanal ayarlamalarını yapmaya çalışıyordum.

Babamın gözlerinde korku vardı. O da bir kitaptan bir şeyler yazıyor, bir yandan da bir hoca ile telefonda konuşuyordu.

İlk gecemizde her şey normaldi, sabah kalktığımızda da babamda normal gibiydi.

Annem hep endişeliydi, ama neler olduğunu herkes az çok biliyordu, kimse birbiri ile bu konu hakkında konuşmuyordu.

Babam, akşam yazdığı kâğıdı sabah anneme verdi, annemde evin kapısının girişindeki tahtanın altına sıkıştırdı.

Bir sonraki gece hiç unutamam, hava çok sıcaktı, o yüzden tüm kapılar açıktı. Birde evin çatısı yoktu, üstü normal betondu, bu yüzden hava çok sıcak oluyordu. Tam karşımda ise perdesi olmayan pencere vardı.

Camın önünde birileri vardı, ama olduğumuz yerde bizden başka duran 1 hane vardı, onlarda iki yaşlı insandı, gecenin o saatinde orada kimse olamazdı. 

Üç Gölge Köyü ve Daha NiceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin