Şeytan-ı Racim 15

2.6K 85 7
                                    

Tek tek çevirdim (Türkçeye çevirdim) o sayfayı. Malzemeleri vermek ne kadar doğru bilmiyorum ama yine de söylüyorum.

28 tane mum, ifritler tarafından lağvedilmiş bir kolye, herhangi bir kolye olabilir bu sadece boynunuza takacağınız ve üzerine resminizi koyabileceğiniz bir kolye olabilir. O kitapta yazan sözler ile, çağırmak istediğinizin adının yazılı olduğu kağıtlar.

Bütün mumları hazırladım ve kitapta belirtilen, ayrıca Atakan'da bizzat şahit olduğum şekli yaptım, ortasına kendi resmimin olduğu kolyeyi koydum, isimleri yazdım, ışıkları kapattım.

Mumları yaktıkça tekrar Atakan'ın evinde olan şey olmaya başlıyordu. Yani bir hayli boş olan odamda, istemsizce dolaşan binlerce gölge vardı sanki, ama sadece mumlara odaklanmalıydım, başka yere bakmamalıydım, bu tehlike arz edebilirdi.

Kitaptaki sözlerin Türkçe okunuşlarını da bir kağıda yazdım, yani Türkçe anlamlarını değil sadece nasıl okunduklarını Türkçe olarak yazdım ve oradan okumaya başladım.

O sözleri okuyup arkasından birinci ismi okudum, sonra sırasıyla aynı işlemi diğer isimlere de uyguladım.

Size bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum, kendi kendinizle konuşmak gibi bir duygu bu. Bir rüzgar sizinle konuşuyor gibi diyeyim ya da. Öyle duyduğunuz gibi Arapça falan konuşmuyor, siz onu anlıyorsunuz, çünkü sizin içinizden konuşuyor sanki, ancak dışarıdan bu ritüeli izleyen birisi sizin kendi kendinize Arapça konuştuğunuzu zanneder, tıpkı köpeklerin kendi aralarında anlaştıkları ama bizim sadece hav hav sesi duymamız gibi, siz onlarla iletişime geçince dışarısı sizin Arapça konuştuğunuzu zannediyor.

Kitaptaki birinci isim şu idi. Ve onu çağırmaya başladım. *** kabilesinden *** oğlu, kendini tanıt dedim. Hem korkuyor hemde onu çağırıyordum.

Sonra bir ses duyuldu, gel dedi sadece. Hayır gelmem sen kendini tanıt dedim.

Fazla ayrıntı vermeyeceğim, kendimi kötü hissettiriyorum şu anda, ayrıca sizin için de uygun olmaz...

Benden ne istiyorsunuz, beni nereye götüreceksiniz dedim. Sen katilsin dedi. Ben katil değilim dedim.

7 sülaleni öldüreceğiz, en sonunda sende öleceksin dedi. Asıl ben sizi öldürürüm dedim. Hepimizi mi öldüreceksin dedi.

Mumlar öyle bir alev aldı ki o korkuyla hepsini devirmişim. Perde tutuştu, babamgil koştu kurtardı beni dışarı zor attık kendimizi.

Size haberin linkini vereceğim, gazetelerde çıkmıştı, kaynağı belirlenemeyen nedenle yangın cıktı diye ancak kaynağı belliydi aslında.

Dışarıdan odamın yanışını seyrediyordum. Her şey o odadaydı, kitap, kolye hepsi içeride kalmıştı, elbiseler falan umurumda değildi.

Son umudum olan o kitap cayır cayır yanıyor ben onu seyrediyordum. Alevler öyle şiddetliydi ki, sanki alevlerin üzerine biri sürekli benzin döküyordu. Sanki bir ateş topu odayı kaplamıştı. Ben sadece izliyordum çaresizce.

Yanımda babam ve annem ile, konu komşu dışarı çıkmıştı. İtfaiye geldi, uzun uğraş sonucu söndürmüştü odayı, diğer yerlere sıçramamış kimseye zarar vermemiş sadece benim odam alevlerin arasında kalmıştı. Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum.

Yorgun bir halde eve çıktık. Dışarıda bir kelime bile etmemişti, ne babam sormuştu yangının nedenini ne annem, sadece kaygılı, bitkin gözlerle odamın yanışına bakmışlardı.

İçeri girince sordum babama merak etmiyor musun neden çıktığını diye, sadece başını öne eğdi hiçbir şey söylemedi, sanki babamda farkındaydı her şeyin.

Oturduk salonda üçümüz, ne zaman kurtulacağım baba dedim, ağlıyorum bir taraftan da. Bilmiyorum oğlum dedi, bilmiyorum. Odaya hiç girmedim o gece, sabaha kadarda uyku gitmedi gözüme.

Sabah ezanıyla beraber odaya girecek cesareti kendimde buldum ve son durumunu görmek için odaya girdim.

Üç Gölge Köyü ve Daha NiceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin