25. Bölüm

32 6 0
                                    

Multimedia: Güzel bir şarkı. Dinlemediyseniz dinleyin derim.

İYİ OKUMALAR...

==============================

Elim kolum bağlıydı sanki, hareket edemiyordum. Nerede olduğum ise bir muammaydı. En son yığılıp kaldığımı hatırlıyordum, sonrası ise yine karanlıktı. Ne kadar da çok karanlığa hapsolmuş vaziyetteydim. Bir türlü kurtulamıyor, aksine daha çok batıyordum. Bu gerçekten berbat bir şeydi. Sanki hiç bir zaman ışığı göremeyecekmişim gibi bir his yaratıyordu. Boğulduğumu hissediyordum.

Daha fazla kendi kendime konuşmadan hareket etmeye çalıştım ama nafileydi. Vücudumu hissedemiyordum. Karanlıkta ki tek farklılık duyduğum boğuk seslerdi ama onları da anladığım söylenemezdi.

Ben yine kendi kendimi zorlarken sesler anlaşılır olmaya başlamıştı. Bir süre sesin kime ait olduğunu anlamaya çalıştım, tanıdık bir sesti.

"Onun nesi var?"

"Bunu henüz bende bilmiyorum. Ancak uyandığında neler olduğunu öğrenebiliriz"

"Umarım uyanır"dedi en son bir kadın sesi. Sanırım bu ses Red'indi ve diğer iki erkek sesi de Cercis ve Maximus'a aitti.

Artık güvendeydim ve kalkıp başıma gelenlerin nedenini öğrenmeliydim. Bu yüzden yavaş yavaş gözlerimi açtım ve karşımdaki meraklı yüzlere baktım.

########

Red'den devam:

Dolore kaçırıldıktan sonra ne yapacağımı şaşırmış ve onun için çok endişelenmiştim. Cercis ve Maximus ile birlikte bakmadığımız yer kalmamıştı.

O çok önem verdiğim bağ bile onu bulmama yardım edememişti. Oysaki ben bağımız sayesinde onu bulacağıma emindim ama hayal kırıklığına uğramıştım. Böyle durumlarda işe yaramayacaksa ne anlamı vardı ki.

Neyse ki tam umudumu kaybedeceğim sırada Dolore bir anda karşımda belirmişti ve onu bulmamız için gerekli şeyleri söylemişti.

Onu bulduğumuzda baygın bir şekilde yatıyordu ama yaşıyordu ya önemli olan buydu.

Ona anlayamadığım bir şekilde çabuk alışmıştım ve onu kaybedersem yıkılacağıma emindim. Bu yüzden onu ne pahasına olursa olsun koruyacaktım çünkü artık bu benim için sadece görevden ibaret değildi.

Dolore'nin başında beklerken gözlerini açmasıyla o kadar sevinmiştim ki anlatamam. Yani ne biliyim onu kardeşimmiş gibi görüyordum.

Daha ayaklanamadan sıkıca sarıldım. Ufacık bir andan sonra geri çekildim ve doğrulmasına yardım ettim.

########

Dolore'den devam:

Red bana sarıldığı zaman neredeyse patlayacaktım ama neyseki kısa sürmüştü. Daha sonra da kalkmama yardım etmiş ve odadan çıkmıştı. Ben ise öylece etrafıma bakınıyordum. Bildiğim kadarıyla Maximus'un kulübesindeki odamdaydım ama buraya nasıl geldiğimi hiç hatırlamıyordum.

Bir kaç saniye sonra Red elinde bir bardak suyla içeri girmiş ve ne kadar çok susadığımı hatırlatmıştı bana.
Elinden bardağı aldığım gibi tek nefeste içmiş ve bir bardak daha rica etmiştim. Red suyu getirmeye giderken bende diğerlerine döndüm.

"Kaç gündür kayıptım?"diyerek bodoslama konuya girdim. Bir an düşündükten sonra 1 haftadır yoktun cevabını aldım.

Yok artık o kadar olmuşmuydu. Kahretsin ya! Beni kaçıranlar yüzünden bir haftam boşa gitmişti. Oğlumu kurtarmam için gereken süreden çalınmıştı.

Hemen ayağa kalktım ama kalkmamla yatağa oturmam bir olmuştu. Ben birden hareketlenince Cercis ve Maximus oturmam gerektiğini, daha güçsüz olduğumu belirtmişlerdi ama onları dinlemeyecektim. Zaman su gibi akıp geçiyordu ve benim boşa geçecek bir saniyem bile olamazdı. Cercis'den destek alarak ayağa kalktım ve biraz kendime geldikten sonra odadan çıkıp kütüphaneye gittim.

Bu kütüphane benim oğlumu bulmam için gerekli bilgiye sahipti. En azından ben buna inanıyordum. Hızlıca önceden edindiğimiz bilgilerin bulunduğu masaya gittim. Biraz baktıktan sonra yeni bir şey bulunmadığını fark etmiştim. Buna üzülsemde beni aramakla meşguldüler, onları suçlayamazdım.

Yeni bilgiler edinebilmek için öncelikle bulduklarımızın bizi nereye götüreceğini anlamalıydım. Elimdeki kağıtlara göre işin içinde yarı tanrı olan Marvic vardı ve onun bu olaylara etkisi büyük gibi duruyordu. Marvic'in adı geçince her zamanki gibi düşüncelere dalmıştım. Neden bana anlatmadı ki neden bunları böyle öğrenmeme izin verdi?

Umarım onu bulur ve bu sorularımın yanıtlarını alırdım ama şimdi öncelik oğlumu kurtarmaktı. Bu yüzden devam ettim ve düşünmeyi bir kenara bıraktım.

Şimdi Marvic yarı tanrıydı ama sadece yarı tanrı olmasıyla başımıza bunlar gelmezdi. İşin içinde başka bir şey olmalıydı. Yani bir lanet gibi mesela. Aklımdan geçenleri araştırmaya başlamalıydım. Bu yüzden diğerlerinden yardım istemeye gittim.

Cercis, Maximus ve Red'i bulduğum gibi onları kütüphaneye getirdim. Üstün körü kısaca aklımdakini anlattıktan sonra dört koldan kütüphaneyi aramaya başladık.

Aradan geçen iki saat sonra elimizde bir şey yoktu sadece basit lanetlere ulaşabilmiştik ve içlerinde bizim aradığımızla alakalı bir lanet yoktu.

"Bence biraz mola verelim sonra devam edebiliriz"

Cercis'in bu dediğiyle birlikte ben hariç diğerleri dışarı çıktı. Cercis ise kapıda durup gelip gelmeyeceğimi sordu. Olumsuz cevap verdiğimde ise bir şey demeden çıktı. Ben ise düşüncelerimle başbaşa kaldım.

Burada olduğuna o kadar emindim ki ama ne kadar eminsem o kadar hayal kırıklığına uğruyordum. Ayağa kalkıp açık kapıdan dışarı çıkıyordum ki bir anda kapı hızla kapandı ve arkamdan beyaz bir ışık huzmesi gelmeye başladı. Arkamı dönmemle karşımda gri uzun elbisesi olan ve bana benzeyen bir kadın belirmişti. Onun kim olduğunu bilmiyordum ama içinden bir ses tehlikeli olmadığını söylüyordu. Bu yüzden sadece ne olacağını bekledim.

Sakin adımlarla ban doğru yaklaşmaya başladı ve bir adımlık mesafede durdu. Gülümseyerek bana bakıyordu. Konuşmaya başladığında sakince onu dinledim.

"Merhaba Dolore. Buraya kadar gelebildiğini görmek gerçekten gurur verici. Sen benim kim olduğumu bilmesen de ben seni hem tanıyor hem de izliyorum küçüğüm. Ah unutmadan ben Senes senin büyük büyük annen. Tani sen benimle ilgili hiç bir şey bilmiyorsun çünkü ailen öldüğünde çok küçüktün. Bizi sana anlatacak fırsatları olmadı ama ben şimdi her şeyi sana anlatacağım"dedi ve beni sık sık olduğu gibi şaşkınlık içinde bıraktı.

==============================

Evet bölümü burada bitirmiş olmam biraz kötü oldu ama yazsaydım çok uzun olurdu. Neyse uzun zamandır bölüm atmadım bunun için üzgünüm ama neden bölüm yazmadığımı bende bilmiyorum. Umarım uzun bir aradan sonra gelen bu bölümü beğenirsiniz.

Son Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin