27. Bölüm

23 7 1
                                    

Bu bölüm birazcık geçiş bölümü gibi oldu sanırım. Bu yüzden de kısa. Ve son bölümlerde anlatım şeklini değiştirdim. Umarım beğenirsiniz.

Multi: Yine bölümle alakasız bir şarkı. Ama güzel

İyi okumalar...

==============================

Gizem...

Yine bir gizem içindeydim. Kader bizden habersiz örmüştü ağlarını ve bize de yaşamak düşüyordu. Hiç bir zaman kadere inanmamıştım ama şimdi her şeyin, tüm yaşadıklarımın kaderin parçası olduğunu öğrenmiştim. Ne kadar da berbat bir durumdu bu böyle.

Bir bataklığın içindeydim ve sürekli daha derinlere çekiliyordum. Ne yaparsam yapayım kurtulamayacaktım. Bir çözümüm yoktu. Önceden de dediğim gibi inkar etmek bana bir şey kazandırmazdı. Bundan sonra yapacağım tek şey kabullenmekti. Başka şansım yoktu. Her şeyi kabullenip hayatıma yön vermeliydim. Daha fazla oradan oraya sürüklenemezdim. Bunu kendime ve oğluma yapamazdım.

Oturduğum yataktan kalktım ve emin adımlarla diğerlerinin yanına ilerledim. Burada çok oyalanmıştık; boşa zaman geçirmiştik. Daha fazla zamanımız yoktu her şeyi çözüme ulaştırmalıydık.

İçeri girdiğimde beni gören Cercis ve diğerlerinin bakışları acıma duygusuyla doluydu ama bana acımalarına ihtiyacım yoktu. Ben her şeyi kabullenmiştim ve güçlü olmaya çalışıyordum. Bana bunu yapmaya hakları yoktu. Bu hayatta en nefret ettiğim şey acıma dolu gözlerdi.

"Bana acımanıza ihtiyacım yok" diyerek sertçe konuştuğumda Red bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ama onu susturarak devam ettim.

"Ben her şeyi kabullendim ve güçlü olmaya çalışıyorum ama siz bana böyle baktıkça güçlenemem, ayağa kalkamam. Hep bir harabe gibi kalır ve yeniden kendimi onaramam. Bu yüzden bana asla acıyarak bakmayın"

Sözlerim bittiğinde hepsi bana şaşkınca bakıyordu. Sanırım bu kadar çabuk kabullenmem onları şaşırtmıştı ama ben buydum. Sadece olanlar yüzünden kendi benliğimi bastırmış ve bir başkası gibi davranmıştım. Tabi bu da buraya kadardı; artık eskisi gibi güçlü olacaktım.

Üçüde başını sallayarak dediklerimi onayladıklarını belli ettikten sonra artık yolumuza devam etme zamanı gelmiş oldu. Bu yüzden hem kendimi hem de onları harekete geçirmek için -daha çok kendimi- şu sözleri sarf ettim.

"Daha fazla bekleyecek, boş boş duracak zamanımız yok. Bu yüzden hemen harekete geçmeli ve elimizden geleni yapmaya başlamalıyız. Yoksa her şey için çok geç olacak. Oğlumu kurtaramazsam bende bir ölüden farklı olmam" dedim ve onları kendi düşünceleriyle yalnız bıraktım.

Üç hafta sonra:

Savaşa gider gibi olan konuşmamın ardından bu yana üç koca hafta geçmişti. Tabi bizde boş durmayıp her şeyi araştırmıştık. Yani biraz da büyü kullanarak bu kadar çabuk sonuç elde etmiştik. Yoksa bu araştırmanın sonu gelmezdi değil mi.

Her neyse şu ana kadar kendi hayatımla ilgili bilmediğim şeylerin hemen hemen yüzde seksenini öğrendim. Tabi bu o kadar kolay olmadı ama artık daha çabuk kabullenmeye başladığımı söyleyebilirim sanırım.

Ah unutmadan neler öğrendiğimizide size kısa bir özet geçeyim.

Aslında ailem ölmemişler; sadece tam olarak bilmediğim bir yere hapsolmuşlar. Benim kurtulmam ise onların sayesinde yani bir büyücüye yaptırdıkları büyü sayesindeymiş. Ayrıca kaderim kahin ırkının kurtarıcısı olmakmış. Yani bu yüzden ablamı değil de beni kurtarmışlar. Immm...başka ne vardı.

Hah, hatırladım. Marvic önceden kitapta okuduğum lanetli tanrı Marvicmiş. Bu yüzden de oğlumuzun başı dertte. Oğlum demişken onu nasıl kurtaracağımızı hala tam olarak bulamadık çünkü o bilginin bulunduğu kitabın işimize yarayacak olan kısmı kayıp yani birisi tarafından yırtılmış.

Şu an her ne kadar eğlenceli bir şekilde anlatsam da hala kabullenmeye çalışıyorum ama artık eskisi gibi olacağıma dair kendime söz vermiştim ve bu şekilde olmam da bu söz sayesinde.

Her neyse artık uyusam iyi olur ne de olsa yarın Indicium'a geri dönüyorum. Oğluma geri dönüyorum...

==============================

Oy ve yorumları unutmayın ki sıramız yükselsin. Şu an dokuz yüz civarındayız. O yüzden oy ve yorumlar buraya😀😀

Son Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin