26. Bölüm

23 8 1
                                    

Yeni bir bölüm daha geldi, lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin ve hikayemizi büyütelim. Bu arada bin kişi olduk umarım daha fazla büyürüz. Hepinizi öpüyorum😘😘😘

==============================

O kadını -büyük büyük annem- görmemin üzerinden çok zaman geçmemişti ama ben kendimi yavaş yavaş bu duruma inandırmak zorundaydım çünkü inkar bana hiç bir şey kazandırmayacaktı. Sadece zaman kaybettirecekti.

Dün gece o kadınla yani büyük büyük annemle konuştuktan sonra bir anda yok olup gitmişti. Bende yalnız başıma olayları sindirene kadar kütüphanede kalmıştım. Bir süre sonra Cercis gelmiş ve beni odama götürmüştü. Neyse ki hiç soru sormamıştı ve beni yalnız bırakmıştı. Bende öylece oturmuştum. Kafamda nedense hiç düşünce yoktu, bomboştu zihnim. Bunun huzuruyla kısa zamanda uykuya dalmıştım.

Sabah kalktığımda uzun zamandan sonra iyi bir uyku çekmiştim. Bunun verdiği enerjiyle de hemen soluğu mutfakta almıştım. Ne de olsa güne ne kadar erken başlarsam o kadar iyiydi. Hızlıca kahvaltıyı hazırlandıktan sonra herkesi uyandırdım ve sofraya oturup beklemeye başladım diğerlerini. Kısa zamanda herkes masaya toplanmış ve bana şaşkınca bakıyorlardı. Neden bu kadar şaşırdılar diye düşünürken uzun zamandır böyle olmadığım aklıma gelmişti. Uzun zamandır ortalıkta ruh gibi dolaşıyordum ama buna hakkım vardı. Hiç bir anne çocuğunun başı dertteyken mutlu olamazdı. En azından ben öyle düşünüyordum.

Cercis'e kızan Red'in sesiyle gerçek dünyaya dönüş yaptım ve Cercis'e baktığımda Red'in neden kızdığını anlamış oldum. Sağolsun kimseyi beklemeden omleti götürüyordu. Onu böyle görünce bir anda zihnim hüzünle çarpıldı...

Bir sene önce:

Yeni bir güne gözlerimi açtığımda her zaman ki gibi Marvic'i izleme şansına sahip olmuştum. İyiki de uykuyu seviyordu yoksa onu doya doya izleyemezdim.

Bir süredir onu izliyordum ki bir guruldama sesi geldi midemden. E normaldi midemin guruldaması ne de olsa obur bir insandım. Marvic'i uyandırmadan yataktan kalktım ve çıplak ayaklarla mutfağa doğru ilerlemeye başladım. İlk olarak çay suyu koydum ve o ısınırken domates ve salatayı doğradım. Bu iş bitince de tüm kahvaltılık malzemeleri masaya yerleştirmeye başladım. Daha sonra da leziz omletimi yapmaya başladım. Tam her şey bitti derken bir şeyi unuttuğumu fark etmiştim. Ah tabi ya çayı demlemeyi unutmuştum. Hemen ısınan suyla çayı demledim ve o da hazır olunca yatak odasına geri döndüm.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde Marvic'i yüzüstü yatar vaziyette bulmuştum. Aklıma gelen şeyle birlikte komodinin üstündeki bardağı aldım ve içindeki suyu hızlıca Marvic'in üstüne döküp uyanmasını sağladım. Her ne kadar onu kızdıracağımı bilsem de böyle şeyler yapmaktan vazgeçemiyordum ama Marvic'te benden geri kalmıyordu. Her zaman rövanşını alıyordu.

Her neyse Marvic hızlıca yataktan kalktı ya da kalkmaya çalıştı diyelim çünkü örtüye dolanıp yere düşmesiyle bu işlemi tamamlayamamıştı. Ben onun bu haline hunharca gülerken onun yerden kalktığını geç fark etmiş ve kaçmaya fırsat bulamamıştım. O da beni omzuna atıp banyoya doğru yürümeye başlamıştı. Ne yapacağını anlayınca her ne kadar debelensem de beni küvete bıraktığı gibi suyu açmıştı.

"Nasılmış bakalım habersizce ıslatılmak?" dedikten sonra kahkaha atmaya başlamıştı. Her ne kadar gülüşünü sevsem de elinden tutup onu küvete çekmiştim ve bu sefer de ona ben gülmeye başlamıştım. Bana kaşlarını çatmasıyla birlikte gülüşümü durdurmak zorunda kalmıştım ve karnına oturup ellerimle kaşlarını düzeltmesini sağlamıştım.

"Bu halini sevmiyorum. Bu yüzden kaşlarını çatma" dediğimde gülümsemeye başlamıştı ve beni kendine çekip küçük bir öpücük bahşetmişti. Ayrıldığımızda ise aklıma gelen kahvaltıyla birlikte hemen küvetten çıktım.

Son Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin