-41.Bölüm- "Düğün"

3.4K 361 145
                                    

Selamun aleyküm okurcanlar😊 Geç kalmış bir bölüm olduğu için üzgünüm. Umarım beklentilerinizi karşılar. Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen😊 Hayırlı Ramazanlar

(...)

Bir küçük kar tanesinin kendisini çığ yapabilecek kadar güçlü zannetmesiydi bendeki. Hiçliğimin farkına varmayışım beni yücelttikçe yüceltmiş alay eder gibi koca bir dağda tek başına bırakıp gitmişti. Hadi diyordu, hadi bir çığ ol da görelim! Benim yapabildiğim ise sadece isyan edip, çığlık atmaktı. Bu sessiz çığlıklarım bir gün korkunç bir şekilde birleşti ve güneş gibi yakıcı oldu. Ben tam dağa alışmışken bu güneş beni erimeye mahkum etti. İşte tam o vakit, öldüm ben dedim. Bir kar tanesiyim ve dağın zirvesinde eriyip yok olacağım, dedim. Halbuki ben ne dağdaymışım, ne de eriyip yok olacak biriymişim. Her kar tanesi kendi boyunda bir kutuda saklıymış ve ben o kadar yüceltmişim ki kendimi, küçücük kutumu dahi koca bir dağ sanmışım.
Güneşin karanlığı aydınlattığını geç anladım. Aciz bir kuldan başka bir şey değilmişim ki ben. Geç fark ettim ama şükür ki "geçti" demeden fark ettim. Fark edişim ise ne dillere destan olacak türdendi, ne de bir roman kitabının en kuytu köşesinde yer alacak. Ben bile anlamamışken kardan adam olmamı, kim anlayıp anlatacaktı ki beni...

Benden başkasının ne aklımdan geçen düşüncelerden haberi var, ne de hissettiğim acıdan. Geceleri uyuyamadığımda düşündüklerimi, uyuduğumda ise rüyalarda gördüklerimi nasıl dile getirebilirim? Önce kaybolup sonra kendimi bulduğum nokta, benim dönüm noktamdı. Nitekim hepimiz bir yolda yürüyoruz fakat mesele hangi yoldan yürümek değil mi? Bende zannımca o noktadan sağ tarafa dönmeyi seçtim. Şimdi daha bir aydınlık, şimdi daha bir güzel yol...

Kaybolmak güzeldir. Öyle ki insanın kendini bulamaması, kendini istemediği şekilde bulmasından yeğdir. İmtihanlarla doludur ömrün, hayırsız dediğin her şer de vardır bir hayır. Bunu duyunca, hayatı gereksiz yere abarttığım, olmadı diye boşa üzüldüğüm günlerim bir bir dizilip karşıma bizi ziyan ettin diye hesap sordu. Lakin denildiği gibi cahildim ve dünyanın rengine kandım. Anladım ki dünya denilen bu yolculuk, göründüğü renk değil gördüğün renktir aslında. Nasıl bakarsan öyledir her şey. Ve yine anladım ki bırakırsan Mevla'ya, huzuru bulursun. Bilirim ki ben başıma ne geldiyse kul olduğumu bilmediğim için geldi ve bilirim ki başıma ne gelirse kul olduğumu unutup Allah'ın işleyişine karışırsam gelir. Ve ben yine bilirim ki kulluğumu en güzel şekilde yapsam dahi başıma gelen her musibet Allah'tandır, imtihanımdır. Bana ise her daim sabretmek düşer. Ne güzel de anlatmıştı Selim, Hazreti Yakup peygamberi.

"Kardeşim, Hazreti Yakup'un oğlu Hazreti Yusuf'u kardeşleri kuyuya attığında Hazreti Yakup Yusuf'un acısından durmadan göz yaşı dökmüş ve gözleri kör olmuştur. İnsanın başındaki dert dediği malumata üzülmesi, kederlenmesi ancak Hazreti Yakup'un gözlerinin kör olması gibi bir neticeye vardırır. Yani sadece kişi hüznü ile kendine acıverir. Oysaki Allah'u Teala şöyle demiştir. "Sizin hayır bildikleriniz de şer, şer bildikleriniz de hayır vardır. "Hazreti Yusuf'un kuyudan çıkıp Mısır'a sultan olacağını, zindandekilere dahi Allah'ı anlatacağını kim bilirdi Allah'tan başka? Yakup aleyhiselam peygamberdi ve imtihanı da böyleydi. Hazreti Yusuf'un imtihanı ise kuyuya atılması, iftiraya uğraması, zindana atılmasıydı. Neticede Mısır'a sultan olup peygamber oldu. Bu dünyadaki en güzel mertebe..  Allah'a dua edip hayırlısını istemekten başka ne yapabiliriz imtihanlara karşı?"

Derin bir nefes alıp bıraktım. Seni bilmeyerek geçirdiğim ömrü senin aşkınla doldur Allah'ım. Aldığım nefesin her birinde dahi bana seni hatırlat. Beni, benimle bırakma.

Ey yoktan var eden, varı yok eden yüce Allah'ım! Şüphesiz kahrında hoş, lütfunda...

Ferahlamamdan olsa gerek gülümsemek istedim. Güldüm, hatta daha da güldüm.

Rabbini Kalbinde HissetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin