Kendimden geçmiştim ama bu mutluluktan değildi. Her nedense baygınlık geçirmiştim ve uyandığımda kendimi yatağımda pijamalarımla uzanır halde buldum. Yanımda Jeniffer vardı.
- İyi misin Jess?
+ İyiyim ama noldu bana?
- Bunu senin daha iyi bildiğini düşünüyordum.
+ Nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum. Suyun sıcaklığından bunalmışımdır belki.
- Hastaneye gitmek ister misin?
Gerek olmadığını söyledim ve Harry'i sordum. Ona bütün olanları anlattığını söyledi. Başımdan kaynar su dökülmüş gibi oldum.
- Bu konuyu ona açmamanı söylemiştim!
+ Seni odana taşırken boynundaki morlukları fark etti. Ne olduğunu sordu ve anlatmak zorunda kaldım. Ayrıca o senin sevgilin, bırakta sana yardım etsin.
- Jeniffer...
Derin bir nefes alıp iç geçirdim. Yatağımda oturma pozisyonu alıp bacaklarımı kendime çektim ve yanaklarımı ellerimin içine aldım. Ne yapmam gerektiğini ya da bundan sonra ne olabileceğini kestiremiyordum. Daha iyi düşünmek için sahile gitmeye karar verdim. Jeniffer'ın meraklı bakışlarına aldırmadan üstüme doğru düzgün bir şeyler giymek için gardırobuma bakınmaya başladım. Jeniffer'a bir şey sormamasını, sadece sahilde yürüyeceğimi söyledim.
Siyah eşofmanlarım bu hava için biraz iç karartıcı olmuştu. Yine de iyi görünüyordum. Her ne kadar öyle hissetmesem de iyi görünüyordum işte. Nereye doğru yürüdüğümü ben de bilmiyordum. Ama farkında olmadan biraz fazla ilerlemişim galiba. İlerledikçe insanların sayısı azalıyordu. Saçma bir maceraperestlik tutkusuna kapıldım ve kendimi bitiş çizgisine ulaşmak isteyen bir sporcu gibi hissettim. Kafamdan bütün düşücelerimi silip koşmaya başladım. Deli deseler yeridir ama spor yapmayı seven birisi olarak düşünüleceğimi biliyordum. Zaten ortalıkta kimse yoktu, bu bakımdan saçmalığıma daha rahat devam ediyordum.
Spor salonuna gitmek işe yarıyordu galiba. Yarım saat boyunca aralıksız koşmuştum ve bunu yaparken kendimi fazla zorlamaya gerek duymamıştım. Bir yere varacağımı hiç sanmamıştım ama görünüşe bakılırsa terk edilmiş bir ev olmuştu bitiş çizgim. Meraklı bir insan olarak tabiiki de o boş eve girdim. İçerde kimse görünmüyordu ama odaların birinden sesler gelmeye başladı. Sese doğru yönelmek mi yoksa eve doğru topuklamak mı, diye düşünsem de ilk düşüncem kazanan taraf olmuştu. Cesaretimi toplamak son zamanlarda iyi sonuçlar vermez olmuştu. Buna rağmen kendime engel olamadım. Odaya girdiğimdeyse gördüğüme şaşırmıştım ve onunla karşılacağımı hiç beklemiyordum. Yere oturmuş ağlıyordu. Ona yaklaşıp yanına oturdum. Sırtına dokundum.
"Merhaba, Liam. Sen iyi misin? Ne işin var burada?" dedim. Başını kaldırdı ve bana baktı. Ancak Liam pek bir tepki vermedi. Belki yanlız kalmak istiyordur diye düşündüm. Arkamı dönüp tam odadan çıkacakken Liam "Gitme!" dedi. Onu böyle üzgün bırakamazdım ve gitmekten vazgeçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfler
FanfictionNina Agdal ve Harry Styles ile ilgili güzel bir hikaye. İyi okumalar :) NOT: Vote yapmayı unutmayın :)