Yemekte abim olacak domuzun kötü bakışlarına mağruz kalmadıkça peki bir şey yemedim. Göstermelik yemek diye buna derim. Yemekten sonra tabakları toplamak için anneme yardım ettim. Abim de bize katıldı. Masayı silerken abimin annemle konuşmalarını duydum. Benimle beraber dışarı çıkmamın bana iyi geleceğini falan söylüyordu. Akşam yürüşü hoşuma giderdi doğrusu.
Sokakta beraber yürürken biri çarptı ve çok sinirlendim. Lanet olsun! Bu ara bütün sakarları üstüme çekmek gibi güç kazanmıştım galiba. Abim sakin olmam için beni uyardı. Çarpan kişiyse; "Üzgünüm, acil yetişmem gerek." dedi. Önüne bakmayı da dene bundan sonra, diyecekken onu gördüm. Hayır, hayır bu kadar da olmaz artık, diye düşünmeye başladım. İkinci kez aynı kişiyle çarpışıyordum. Önemli değil, dedim. Abim ilerde bekleyeceğini söyleyip bizi yanlız bıraktı. Ona gitmemesi için bakış attıysam da hiç oralı olmadı.
- Neden burdasın?
+ Seni merak ettim.
- Beni merak etme!
+ Dinlemeyecek misin beni?
- Ne anlatabilirsinki?
+ Gerçeklere inanmanı sağlayacak şeyler.
- Seni dinlemek istemiyorum.
+ Seni aldatmışım gibi davranma bana! Sana bunu yapabileceğimi nasıl düşünürsün?
- Ben gördüğüme inanırım ve o sürekli senin yanında. Bir şekilde seni buluyor ve sen de bundan şikayetçi değilsin.
+ Biliyor musun, senden iyi senarist olur.
- Senden ise iyi oyuncu olur.
+ Birbirimize meslek önermenin sırası değil.
Başlatan sensin, dedim ve devam ettim: "Galiba Justin haklıydı. Sen gerçekten bir erkek sürtüğüsün."
Sanırım bu fazla ağır olmuştu. Harry'nin sinirden elleri titremeye başlamıştı. Gözleri de dolmuştu. O lanet ağzımı açmak zorunda mıydım. Harry arkasını döndü ve "Pişman olacağın laflar ettin. Masum olduğumu anladığında çok üzüleceksin." diye tısladı. Ne bok yemiştim ben. Bu gerçekten ağır olmuştu ve şimdiden pişmanlık duyuyordum.
Abimle çocukluğumuzda oyun oynadığımız parka gittik. Konuşmalarımı yolda anlatmıştım ve tartışmak için parka gelmeyi beklemişti.
- Ben olsaydım bir tokat patlatırdım.
+ O kadar mı ağır olmuş.
- Sence?
+ Farkındayım ve o lafı söylediğim andan beri pişmanlık duyuyorum zaten.
- Seni gerçekten seviyorsa affeder ama bu kolay olmayacaktır Jess.
+ Yer yarılsa ve içine girsem. Herkez de ben de kurtulsam artık.
Zamana bırak, mutlaka düzelecektir, dedi ve sarıldı. Onun kolları bana güven ve huzur aşılamıştı sanki.
Eve döndüğümden beri aklımda hep o vardı. Son konuşmamız, son sözlerimiz... Nasıl bir patavatsızlık yapmıştım. Vicdan azabı denen şey bir insan vücuduna bürünerek içimden kopsa ve beni gebertene kadar dövse diye fantastik ve sadist düşüncelere boğulmuştum. Yatağımda dönüp duruyordum ve gözüme uyku girmiyordu. Kitap okursam belki biraz düşüncelerimi dağıtırım ya da en azından uykumu getirir diye yatağımdan fırladım ve odamdaki kitaplara bakındım. Bir tanesi dikkatimi çekti: Eroin. Bu kitabı daha önce hiç bir yerden almadığıma adım gibi emindim. Bu kitabı okumadım ama bu kafayla okursam onu anlamazdım. Bu yüzden okuduklarımdan biri olan Genç Werther'in Acıları kitabını elime aldım. Aslında ben kitap okumayı çok sevmezdim. Ama okul hayatım boyunca hocaların zorlamasıyla bir kaç kitap okumak zorunda kalıyordum. Kitap özeti ödevleri yüzündendi ve o ödevleri hatırladıkça hala nefret ediyorum. Yine de kitap okumaktan bu derece nefret eden birisi olarak bu kitabı sevmiştim. Hatta kahramanı kendini öldürdüğü için kitabın sonuna çok ağlamıştım. Aklıma bu ve okul hatıralarım gelmişti. Klasik bir kitap türü olmasına rağmen elimden düşürmeden okuduğumu hatırladım. Elime alıp yatağa yattım. Ama okumak yerine kapağına bakmakla yetindim. Garip ama o kapağında eski ve güzel anılarımı görüyordum sanki.
Pazartesi gününü seveceğimi hiç düşünmezdim ama bugünlük öyle oldu. Abim bu yakınlardaki üniversiteye gidiyordu. Pazartesi günü onun için tatilmiş. İkimiz de anne ve babamızın aksine uyumayı çok severiz. Ailenin uykucu gençleri biz oluyoruz. Kuzenlerimiz bile erken kalkan çocuklardır. Abim her zaman ya onlarda ya da bizde sorun var diye dalga geçer. Ben de eğer çoğunluk erkenci olduğu için sorun kesinlikle biziz diye bu şakanın devamını getiririm. Bu sefer beni uyandıran abim olmuştu. Hangimiz erken kalkarsa diğerinin üstüne atlamak gibi değişik bir huyumuz vardır. Ve bu geleneği tabiiki bozmamıştık. Bazen ertelemeler olsa da aramızdaki bu uyandırma rekabeti hiç bir zaman bitmek bilmiyordu.
- Kalk üstümden kas yığını! Benim ve yatağımın seni taşıyabilecek kadar gücü yok.
+ Söyle bakalım uykucu şirin, kahvaltıyı dışarıda yapmaya ne dersin?
- Hesabı sen ödeyeceksen tamam derim.
+ Cimri... Hazırlan hadi, 10 dakika sonra aşağıya in.
Onun gitmesiyle benim hazırlanma başlangıcım bir oldu. Hızlıca banyoda işimi görüp elbiselerimi giydim. Tam vaktinde hazır oldum.
- Dokuz dakika elli yedi saniye.
+ Dokuz dakika beş saniye. Seni geçmişim kas yığını.
Abim beni kucağına aldı ve öyle dışarıya çıkardı.
- İndirsene beni kas yığını!
+ İstersem kafeye kadar sen taşıyabileceğimi biliyorsun.
- Biiyorum ama belini incitmeni istemem.
"Haklısın, zaten bayağı kilo almışsın sen." dedi ve beni yere indirdi. "Sen hamlamışsın, ben zayıfladım bile." dediysem de uyuz şey yanaklarını şişirerek şişko patates dedi. Kafasını duvara çarpsam ne kadar hasar alır diye hesap yapmaya başladım. Sonra onu takmadan yürümemin daha havalı olacağını düşündüm. Zaten kıyamazdımki ben bu şebeğe.
Dün yürüdüğümüz yolları kullanıyorduk. Aynı yerde yürümek bana Harry ile tartışmamızı hatırlatmıştı yeniden. Kafe bu yakınlardaydı ve kapıdan girerken Zayn ile karşılatık. "Beni hatırladın mı?" dedi gülerek. "Henüz alzimer olmadım Malik. Öyle bile olsam kendimi unuturum ama seni asla!" dedim. Sonra abimle tanıştırdım ve beraber kahvaltı yapmayı önerdim. Zayn benim için sadece bir ünlü değil, aynı zamanda iyi bir arkadaştı. Harry ile çıktığımdan beri onlarla çok görüşmesem de 4 şebekle tanışmıştım ve onlar, uğruna her şeyi yapabileceğim nadir dostlarım olmuştu. Harry'nin anlattığına göre o aynı zamanda iyi bir sırdaşmış.
Zayn diğerlerinin de burda olduğunu ama kafenin üst katında takıldıklarını söyledi. Bende iyi eğlenceler diledim. "Seninle Harry ile ilgili konuşsak iyi olur Jessie" dedi. Ona numaramı verdim ve müsait olduğunda beni arayıp evimde konuşmayı teklif ettim. "Seni ararım ama evinde konuşmasak benim için daha rahat olur." dedi. "Sen nasıl istersen öyle olsun Malik." dedim ve vedalaştık. Arabadan sigarasını alıp arkadaşlarının yanına döndü. Bende abime başka yere gitmeyi ısrar ettim. Beni kırmadı ve ordan ayrıldık. Her ne anlatacaksa Zayn için önemli olmalıydı ve ben de merak etmeye başlamıştım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesadüfler
FanfictionNina Agdal ve Harry Styles ile ilgili güzel bir hikaye. İyi okumalar :) NOT: Vote yapmayı unutmayın :)