-Hala Tekila-

22 3 0
                                    

Kalbim hızla atıyordu. Ankara'nın ve ya şu an her neredeysek oranın havası pek sıcak sayılmazdı. Bunu ilk yapmaya gönüllü olmamalıydım muhtemelen. Herkes oradayken çırılçıplak havuzun önünde duruyordum. Üzerimdeki tek şey bir havluydu. Melis elindeki taşlardan birini bana verdi.

"Şimdi girebilirsin."

dedi. Havuza tam adımımı atacağım anda Melis beni durdurdu.

"Havluyu çıkar."
"Tanrım buna bakamam."

dedi Janset. Ne olursa olsun onun hala benim en yakın arkadaşım olduğunu hatırlattı bu cümle. Komikti. Yaptığımız işin ciddiyeti bunun komik olmasını değiştirmiyordu. Herkes arkasını döndüğünde havluyu yere bıraktım ve havuzun merdivenlerine bir adım attım. Attığım adımla birlikte su aynı Janset'in tekilaya parmağını soktuğundaki gibi renk değiştirmeye başladı ama bu sefer altın değil bakır rengindeydi. Su yoğunluk kazanarak bacağımdan yukarı doğru tırmanmaya başladı. O tırmanırken vücudumda hiç bir panik hissetmiyordum. Aksine bu huzur veriyordu sanki.

"İlerlemeye devam etmelisin."

dedi Melis. Beni çıplak görmekle ilgili bir çekincesi olmaması normaldi sanırım. Sonuçta daha önce de görmüştü. Yoğunluk arttıkça yürümek zorlaşıyordu ve gittikçe bakır rengi sıvıya batıyordum.

"Sakın taşı elinden bırakma."

diye seslendi Melis bakır sıvı neredeyse kulaklarıma dolmak üzereyken.

Şimdi Janset' in zihnine geçmemiz gerekiyor demek ki zihin değiştirme hala  gerekliymiş.

Janset' in Zihni

Bildiğiniz Yerden Devam Ediyor

Arda havuzun içinde yok olduktan sonra içimi bir huzur kapladı. Taş onu kabul etmişti. Geride kalanlar dehşetle birbirine bakıyordu.

"Tanrım ona ne oldu !"

diye feryat etti.

"Korkulacak bir şey yok. O iyi. Oldukça sağlıklı sadece aşağıda. Havuzun içinde değil. Altında."

"Yani boğulmadı ve bu lanet parlak havuz onu boğmadı. Peki neden öyle görünüyor ?"
"Tekilanın altına dönüşeceğine ve felsefe taşının varlığına ve insanların kendi ruhlarının görüntüsüne sahip olabileceğine inanıyorsun ama Arda' nın havuzda boğulmadığına inanmıyorsun öyle mi ?"
"Şey doğru. Kusura bakma. Tanrım bu iş çok gerici."

dedi Ada. Belindeki havluyla çok komik görünüyordu. Havuzun kenarına yaklaşan sıradaki isim o oldu. Sanırım hemen yapalım bitsin kafasına girmişti. Onu geren her konuda böyle yapıyordu. Melis ona taşı verdiğinde yine arkamı döndüm. Onu çıplak görmekten çok taşın onu red ettiğini görmenin korkusu vardı içimde. Yaklaşık 10 saniye sonra havuza baktığımda havuzun metalik zümrüt yeşili olduğunu görmek güzeldi. İçim gittikçe rahatlarken Doğa üzerindeki havluyu yere bıraktı. Minnacıktı. Melis' in elindeki taşı aldı ve havuzun içine doğru yürümeye başladı. Onun adımıyla birlikte su metalik pembe rengini almaya başladı.

"Ciddi misiniz ?"

dedi Doğa gözlerini devirerek. Pembe renginden kurtulmaya çalışıyordu. Çok çocuksu olduğunu düşünüyordu.

"Senin ruhun pembe."

dedim ve güldüm. Pembe parlak sıvı vücudunu sararken havuz renk cümbüşüne dönmüştü. Yine de renkler hiç bir şekilde birbirine karışmıyordu. Sıra Reyna' ya gelmişti.

"Peki taş beni kabul etmezse ne olacak ?"
"Suyun rengi çirkin bir kahve rengine dönüşecek ve muhtemel olarak içinde boğularak ölürsün."

dedi Melis. Reyna' nın yüzü aniden değişti ve yüzündeki ışığı korku ve panik aldı.

"Senden hiç şüphem yok."

dedim. Herkes bu kadar rahat yaptıysa onun da aynı rahatlıkta bunu yapabileceğine emindim. Reyna başını olumlu olarak salladı ve Melis'den taşın son parçasını aldı. Reyna suya girdiğinde su gümüş rengini aldı. Yavaşça batarken Melis ve ben üzerimizi çıkardık. Önce suya Melis girdi. Vücudu ve yüzü tamamen değişirken suyun içinde aşağıya doğru süzüldü. Üzerimi çıkardıktan sonra ayağımı suya soktum. Tüm renkleri siyah içine alırken benim de vücudumu kaplamaya başladı. Saçlarımın belime kadar uzadığını hissediyordum. Havuz yavaşça beni içine doğru çekti. Yerdeki mermer tabaka vücudumun şeklini aldıktan sonra beni aşağıya doğru karargahın ilk merdivenine bıraktı. Bizimkiler üzerleri tamamen kaplanmış bir şekilde ameliyat masalarında yatıyordu. Gözleri temizlenmedikçe uyanmayacaklardı. Melis Arda' nın başına geçti ve üzerindeki katılaşmış katmanın göğüs kısmını temizledi. Taş işte oradaydı. Göğsünün tam üzerinde duruyordu. Melis elindeki neşterle yavaşça deriyi kesip kaldırdı. Ardından Taşı aldı ve altında kalan deriyi de soydu. Görünen tek şey Arda' nın kas dokusuydu. Melis taşı alıp açtığı yerin üzerine koydu. Taş sanki eriyormuşçasına dokunun içine akmaya başladı.

"Neyi izliyorsun ? Hadi git ve diğerleriyle ilgilen."

dedi. Ben Ada' nın başına geçtim. Hepsine aynı işlemi uyguladıktan sonra. Onları Pramisk adını verdikleri makinanın içine koyduk. Bu makine üzerlerini yeni deriyle kaplama işini yaklaşık 15 saniyede yapıyordu. Ondan sonra da gözlerinin üzerine kaplanan deriyi çıkardık ve onları sugh dan temizledik. Bu suya verdikleri isim buydu. Her şeylerini hallettikten sonra onları eve götürdük ve odalara yatırdık. Reyna' yı yatağına yerleştirdikten sonra arkamı gördüğümde aynanın yansımasında kendimi gördüm. Yüzümün sadece sağ tarafına serpilmiş gibi duran siyah noktalar vardı, gözlerimin kenarlarında noktalar yoğunlaşıyordu, gözlerim ise tamamen simsiyahtı. Hala alışamamıştım. Melis' in zarafetinin aksine bir canavar gibi görünüyordum.





TekilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin