-Olimmpa 4.Bölüm-

9 1 1
                                    

Odamız açık mavi renkli dekorasyonu huzur vericiydi. İkimiz de bütün eşyalarımızı yerleştirdikten sonra yataklarımıza yattık. Yolculuk ikimizi de yormuştu.

Benim yatağım çift kişilik bir yataktı. İki yanında da saray merdivenleri gibi yukarı doğru hafif bir eyimle kıvrılan merivenler vardı. Küçük, beyaz, ahşap basamaklar Sef in tek kişilik yatağına çıkıyordu.

"Sef"
"Efendim"
"Senin hoşlandığın kimse falan yok mu? Ya da sadece arzuladığın birileri ?"
"Yok. En azından şimdilik."

diyerek kestirip attı. Yastığımı düzeltirken aklıma birden Reyna nin beyaz saçları geldi. Istemsizce aklımda bir kaç tur attıktan sonra bu düşünceyi aklımdan uzaklaştırıp uyumaya çalıştım. Tabi onun korkutucu bir şekilde rüyalarıma geleceğini bilmiyordum.

Uyandıktan sonra onu bulmam gerektiğini düşündüm. Sanki vücudum buna şartlanmıştı. Etrafta gelindim ve ona baktım. Herkes burada olmasına rağmen o ortalıkta yoktu. Odadan çıktım ve okulun içinde onu aramaya devam ettim. Kitaplar diye düşündüm okulun kütüphanesine gittim. Burası dev bir kütüphaneydi. Asla içinden çıkılamayacak bir labirent gibi duruyordu. Rafların arasında onu aramaya başladım. Burada onu bulma imkanım gerçekten var mıydı acaba diye düşünürken saçlarını gördüm. Bir sıra kitabın önünde ellerini kitaplar üzerinde gezdiriyordu.

"Hey !"

Diye fısıldadım. Sanırım konuşmak için en uygun yer kütüphane sayılmazdı. Bana döndü ve bebek gülüşüyle bana baktı.

"Hey !"

Diye fısıldadı. Eline aldığı kahve rengi ciltli kitabın üstünde elini nazikçe gezdirerek.

"Bak ne buldum."

Dedi. Kapağın üstünde altın rengi harflerle felsefe taşı ve sprituel güçleri geliştirme yolları. Yazıyordu.

"Acaba bunu ödünç almamıza izin verirler mi ? Çok havalı görünüyor."

Dedi. Çocuksu bir heyecanı vardı.

"Hadi deneyelim."

Dedim. Birlikte sessizce kütüphane görevlisinin masasına gittik ve orada kitap alabileceğimizi anlamış olduk.

"Hadi okuyacak güzel bir yer bulalım."

Dedi. Resmen bir baş başa kalmak teklifiydi. Bunun başıma bela açağına fazlasıyla emin olsam da ona hayır dememe imkan yoktu. Elimden tutup beni çekmeye başladığı an çağrılmış gibi hissettim. Bir insanın elleri nasıl bu kadar küçük olabilirdi ve ya böylesine soğuk. Böylesine güzel.

"Hadii."

Dedi çekiştirerek. Okulun bahçesine çıktığımızda fark etmiş olmalı ki elimi bir anda bıraktı. Kendimize özel bir yer ararken Reyna çalilikların olduğu yere doğru koştu ve içlerine girdi.

"Hey ! Beni bekle."

Diye seslendim ve arkasından gittim. Bu gün küçük bir kız kadar umursamazdı. Çalılıklardan geçtiğimde Reyna'yı arkası dönük boş bir yeni bahçede otururken buldum. Çok güzel bir yerdi. Bomboş ve sessizdi. Çimenlerin arasında tek bir yabani ot bile bitmemişti. Koşarak Reyna nin yanına gittiğimde o korkunç görüntüyle karşılaştım. Kitabın içinden sanki bir canlı çıkmıştı ve gözlerine bağlanmıştı. İğrenç vıcık vıcık iki kas dokusuydu. Yüzünden kanlar akan Reyna kafasını bana döndü.

" Gözler ruhun aynasıdır. Yılanlar ruhların. Gözler tek ruha aynalık verir yılan bin ruha acı. Ölümden sonra ruhun zamanı bitmez saat çalıştıkça. Zamanın ölmez zehirden almadıkça. Sıkışıp kalma ölüm yıllarında."

Binlerce kez aynı şeyi tekrar edip durdu ve ardından.

Uyandım.

TekilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin