9.Bölüm

1.3K 66 30
                                        

Pars bakışlarını üzerime çevirdiğinde, gözlerimdeki yaşlar kurumuştu. Aramızda oluşan sessizlik duvarını kırmayı tercih eden hırıltılarım, ağladığım için boğazımdan kaçan küçük siyah çığlıklarım gibiydi.

''O adama karşı ne hissediyorsun?''

Pars'ın öfke kokan nükteli sesi, bedenimi bir çarşaf gibi sarmalamıştı. Sorusunun üzerine zihnimde canlanan görüntü, Ogün'ün sinir krizi halindeki o suratıydı.

''Sana karşı hissettiklerimi hissetmediğim kesin.''

Pars'ın suratında bir gülümseme ifadesi belirdiğini hayal ettim.

''Peki bana karşı ne hissediyorsun?''

Ellerimi saçlarımdan geçirdiğim sırada derin bir nefes aldım. Pars'ın sorusu, dibi bilinmeyen bir kuyuya atlamak ve dibe çakılman kaç saniye sürecek? adlı sorunun cevabını aramak gibiydi.

Bilmem kaçıncı dereceden, bilinmeyenli denklem gibiydi.

Elimi ateşe uzattım ve ''Arzu.'' dedim. Ateşin elimi yakmasına izin verdim ve ''Tutku.'' dedim.

''Sen bir şiirsin.'' dedi Pars.

''Belki de şiirler, arzuya giden bir köprüdür.''

Pars'ın bu cümlemin üzerine, cebinden bir şey çıkarttığını gördüm. Bu bir sigara paketiydi. İçerisinden çıkarttığı sigarasının ucunu ateşlerken, sigaradan çıkan kesik kesik dumanlar gökyüzünde süzülüyordu. Pars'ın güzel kahverengi gözleri beni bulduğunda, sigarayı bana doğru uzattı.

''İkimizin arasında olan ve birbirimize karşı hissettiğimiz bu şey, bir çekim duygusundan çok daha fazla Ahu. Benim sana bu kadar basit şeyler hissettiğimi düşünmüyorum.''

''Arzu ve tutku basit şeyler değil,''

''Seni sadece cinsel anlamda arzulamıyorum!'' Pars'ın cümleleri, daha demin tuz dökülen yarama sürülen bir ilaç gibiydi. Sanki daha demin Ogün, yaralarımı bir bıçak yardımıyla deşip geçmiş... Pars ise yanıma gelip, iki elini havaya kaldırıp: ''Sana zarar vermek istemiyorum, sadece iyileştireceğim!'' diyen o doktor gibiydi.

Hipokrat yeminine sadıklığından mıdır bilinmezdi ama Sencer Pars, bir insanın açtığı yaraları iyileştirmekte usta bir adamdı.

''Seni her şekilde arzuluyorum, Ahu. Saçlarına dokunmak en büyük tutkum! Gözlerine daha yakından bakmak...'' Pars, sigarasından bir nefes çekti. ''Ellerine dokunmak. Ve...'' Nefes aldı. ''Teninin, tenime değdiği an hissedeceğim o duyguyu arzuluyorum. Sen bir şiirsin ve ben, seni okumak istiyorum.''

Bana şiir olduğumu söylüyorken, suratının aldığı hâli tam olarak seçemiyordum belki ama kafamda canlandırdığım Sencer Pars, çok tatlı bir hale bürünüyordu.

''Bunun için o evden çıkman gerekiyor.'' derken sesimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Soğuk rüzgar tenimi yalpalıyorken, gözlerime çöken ağır gülleler artık uyumam gerektiğini fısıldıyordu.

''Yanıma gel.''

Gözlerim balkon demirlerinden çekilip, bir hışımla Sencer Pars'ı buldu. Tek kaşım ahenkle havaya kalkarken, Pars cümlesini tekrarladı.

''Buraya, benim yanıma gel.''

''Bu imkansız.'' başımı hayır anlamında iki yana salladım.

''Hayatta hiçbir şey imkansız değildir Ahu.'' Pars yutkundu. ''Benim bu evden çıkabileceğime inanıyor musun?''

''Elbette.''

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin