22.Bölüm

847 34 84
                                        

Bir el beni tutup geriye çektiğinde, alev onu yutmuştu. Onun siluetini alevlerin arasına teslim ederken, sağ elime doğru yayılan bir acı olduğunu hissettim. Dudaklarımdan arasından dökülen kesik nefesime, Ogün'ün suçlayıcı ses tonu eklenmişti.

Bir gürültü tüm bahçeye dolarken: ''Ne yapıyorsun sen!'' diye bağıran Ogün, tam tepemde bitmişti.

''Dokunma bana!''

Ona öyle bir bağırmıştım ki... Sanki çocuğumu öldüren katil, tam karşımda duruyor gibiydi. Boğazımdan yukarıya doğru yükselen bir ateş vardı. Ogün tenime dokunduğunda, içimdeki küçük Ahu'ya el uzatıyormuş gibi hissediyordum.

Onun bana dokunmasına, dayanamıyordum...

Saatler sonra sesimi ilk defa duymasının şaşkınlığı ve cümlemden çıkan bıçakların tenini kestiğine dair, ortada büyük bir delil vardı; Bakışları. Ortalarında sarı hareleri bulunan mavi göz bebekleri öfkeyle irileşti ve akabinde kolumu bıraktı.

Gözlerim, arkamda yükselen alevi buldu. Birkaç güvenlik görevlisi yangın söndürücülerle çoktan bahçeye doluşmuştu bile. Herkes birbirine komut yağdırıyor, yangının neden çıktığını ve kimin çıkarttığı hakkında saçma sapan sorular yöneltiyorlardı.

Omzumun gerisinden arkaya baktığımda, yaşattığım facianın insanları korkuttuğunu fark ettim. Hemen ileride duvara sinen küçük bir kız çocuğu, üzerindeki fuşya renkli montuna sarılmış ve annesinin elini sıkıca kavrıyordu.

Korkmuştu.

''Elin...'' diyen bir ses kulaklarıma doldu. ''Sen gerçekten aptalın tekisin!'' Ogün, onu red etmeme rağmen eliyle kolumu tekrar sıkıca kavramıştı. Kolumu öyle bir güçle sıkıyordu ki... Kemiklerimin, elinin gücü altında un ufak olacağını hissetmiştim.

''Bırak beni!'' diye bağırdım. Onun el hapsinden kurtulmak için defalarca hareket ediyor fakat başaramıyordum. Beni bırakmayacağını hareketleriyle belli ediyordu. Beni, bir oyuncak bebekmişim gibi kendine doğru çekerken, acıyan gözlerle elime baktı. Bakışlarını takip edip bende elime baktım.

Yanmıştı...

Alevlerin arasında onun siluetini gördüğümü zannederken ona uzanan elimi, o ateş yakmıştı.

***

''Yaptıklarına anlam veremiyorum.'' diyordu, evin kapısına geldiğimizde. ''Bir insan kendini neden bile isteye yaralar ki?'' Kapının kilidini bir anahtar yardımıyla açtığında, beni sertçe içeriye itti. ''Hangi aptal, sabahın köründe viski içer? Hangi aptal, sarhoşluğunun ceremesini kocasına çektirir acaba, tartışmak gerekiyor!''

Kapıyı gürültüyle kapattığında, yerimde titremiştim. Bedenim, artık ufak gürültülerden bile korkar olmuştu.

Ogün nefesini gürültüyle dışarıya bıraktığında, bir kolunu kapıya, başını da koluna yaslamış, derin derin nefes alıyordu.

''Kendine neden zarar vermeye çalışıyorsun? Neden bunları yapıyorsun ve o havaalanında ne işin vardı? Aklımı kurcalayan binlerce soru var. Tahmin edemeyeceğin kadar fazlalar.''

Başını bir hışımla bana çevirdiğinde, burnundan soluduğunu fark ettim. Sinirlenince koyulaşan mavi göz bebekleri, bana eski günlerimizi anımsatmıştı.

O zamanki Ahu, bu gözlere bakınca ne görüyordu?

''Bunca soruya rağmen... Bunca cevapsız geçen saatlere rağmen ben susuyorsam,'' üzerime doğru geldi. Birkaç adım sonrasında dibimde bitmişti. Bir elini arkamda bulunan duvara yasladığında, aramızda sadece bir dudak mesafesi kalmıştı. Gücünü sanki zorla kontrol ediyormuş gibiydi. Sanki bana olası bir zarar vermemek için, kendini tutuyor gibiydi.

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin