#Finale son 4.
Gözlerimi bir hışımla açtım.
''Ahu.''
Gözlerim, bir bebeğin dünyaya geldiği ilk an gözlerini yavaş açışı gibi açılmıştı. Gözlerimin önüne düşen görüntü, Ogün'ün telaşla bakan yüzüydü. Derin derin nefes alıyor ve baş parmağıyla yanağımı okşuyordu.
Başımda keskin bir ağrı hissediyordum. Bana ne olmuştu?
''Beni çok korkuttun.'' dediğini işitmiştim. Ardından odanın sıcaklığına tezatlık yaratan soğuk teni, tüm bedenimi sarmalamıştı. Bana sarılmıştı. Üzerime bir ağırlık gibi çöken bedeni, nefes almamı engelliyordu. Boğazımdan ansızın yükseliveren öksürük kriziyle beraber yere doğru eğildim ve öksürdüm.
''Su getirmeliyim...'' deyip ayağa kalktığı esnada, bir hışımla mutfağa dalmıştı. Sanki bir kabustan yeni uyanmış gibiydim. İçimde salınan bir korku, dudaklarımda ölümün hissiz öpücüğü vardı.
Ogün, birkaç saniye sonra elinde içi su dolu bir bardakla yanıma geri dönmüştü. Bardaktaki suyu, bana bir bebekmişim gibi oldukça nazik içiriyor ve bir yandan, ona yakışmayan şefkatiyle saçlarımı okşuyordu.
''Sana bir şey olmasına asla izin vermem.'' dediği esnada içtiğim şeyin asit olduğunu sanmıştım. Boğazımı yakıp geçen bu ateşin, başka açıklaması yoktu.
''Seni kaybedemem...'' dedi korkuyla. Neden bu kadar korkuyordu? Daha birkaç gün önce beni öldürmek isteyen o değil miydi? Boynumda asılı duran parmak izleri, ona ait değil miydi?
Islak kirpiklerimin ardından ona baktım. Ölmüş de geri mi gelmiştim?
Gözlerim, balkonun önündeki yeri bulduğunda, etrafa saçılan cam parçaları bana ne olduğunu hatırlatmıştı. Karşı balkonda bir çocuk görmüştüm, ellerimde kanlar vardı. Ve sonra içeriye girdiğimde, bilincimi kaybetmiş... Bayılmıştım.
Gözlerim birden ellerimi bulduğunda, kan izlerinin kaybolduğunu fark ettim. Ellerimi Ogün mü temizlemişti?
''Bayıldın.'' dedi yavaşça. ''Hep, düzgün beslenmediğin için oluyor böyle. Sana o kadar yemek yemeni söylüyorum fakat viski içip duruyorsun! Sanki çok güçlü bir bünyen varmış gibi.''
Burun kemerini sıktı. Önüne düşen huysuz sarı saçlarını geriye iterken: ''Bir daha alkol yok, evdeki bütün şişeleri çöpe atacağım!'' dedi. ''Ve sana güzel bir yemek hazırlayacağım... Evet, yemek yemen gerekiyor.''
''İstemiyorum.'' dedim güçlükle. Azrail'in can verdiği nerede görülmüştü?
''Ben de senin, gözümün önünde eriyip gitmeni istemiyorum.'' dedi sertçe. ''Ve sırf bunun gerçekleşmemesi için elimden geleni yapacağım. O yüzden küçük hanım, mızmızlanacağınıza bana itaat etseniz iyi olur.''
Ölümümü kabullenemeyeceğini söyleyen adam, mezarlıkta uzanan bir cesede yardım eli uzattığını bilmiyordu.
Ve sanırım bedenim de gömülene kadar, asla bilemeyecekti.
***
''Hoş geldiniz.''
Aradan birkaç gün geçmişti. Kendimi topladığım söylenemezdi. Bu söyleşiye katılmak istediğimde öyle... Üzerime giyindiğim ten rengi kazak ve onunla bütünleşen eteğe baktığımda, oldukça solgun göründüğümü fark etmiştim. Boynumda asılı duran lila renkli atkı ve fön çekilmiş düz saçlarım vardı. Solgun yüzümü parlatması adına biraz makyaj yapmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Kat
RomanceSeninle ben, birbirimize çok yakınız... Aramızda sadece bir ''Gökdelen.'' mesafesi var. -Sencer Pars Ulukan.