15.Bölüm

942 35 45
                                    

Gözlerimden yuvarlanan her bir yaşta öfke, bir histeri krizine dönüşüyordu.

Bileklerim bir zamp gibi siyah demirlere yaslanmış... Gözlerim, sanki bu acı manzaraya müebbet yemiş gibiydi. 

Pars'ın donuk bakışları altında eziliyordum. Araladığı perdesini kapatırken, yenik düşmüş maraton koşucuları gibi suratıma bakıyordu.

Sanki olmayan bacağı yerine, ona protez bacağı ben uzatmışım ve maratona devam edebileceğini onu inandırmışım... Sonrada terk etmişim gibi bakıyordu suratıma.

İçimdeki Ahu, bana bir tokat attı ve o an kendime geldim.

Pars, aralık olan perdesini kapatıp gözden kaybolduğu sırada, boynumu düzleştirdim ve bileklerimi çekmek için bir kez daha zorladım. Ogün, tepkim karşısında bozulduğu belli eden bir homurdanma sesiyle yerinde doğrulmuştu.

''Ahu?''

''Ne hakla?'' derken sesim, bir kaç ton yüksek çıkıyordu. Ogün'e neyin hesabını soruyordum?

''Ne hakla!'' derken omzumun gerisinden ona bakmıştım. Hatta tüm bedenimle ona dönmüş, öfkeli ifademi takınarak ona ne kadar ciddi olduğumu gösteriyordum.

''Boşanma dosyasını yırttım diye, gelip bana fütursuzca dokunabileceğini mi sanıyorsun? Hâlâ üzerimde güç uygulamaya devam ediyorsun...'' Bileklerimi havaya kaldırdım. ''Sana güvendiğimi mi zannediyorsun?'' Dudağım alayla kıvrılmıştı. ''Yanılıyorsun. O boşanma kağıdını sana güvendiğim için değil, güvenmek istediğim için yırttım. Öne sürdüğüm maddeleri yapıp yapmayacağına dair, elimde imzalı bir belge bile yok! Bu yüzden, ben sana güvenene kadar bana dokunmazsan iyi edersin!''

Ani çıkışımla beraber, öfkeli ve seri adımlarla balkonun çıkışına doğru ilerliyordum. İçimdeki Ahu beyaz bayrak sallarken, ''Aldım.'' diyordum. ''İntikamımızı aldım sevgilim, başardım.''

Ogün'ün tenime değen dudaklarını hayal ettiğim esnada, gözlerime Pars'ın görüntüsü gelmişti...

Ve tam salona doğru bir adım atıyordum ki bileğim çok sert bir şekilde kavranıverdi.

Bu parmakları tanıyordum...

***

''İyi misin?''

Gür kirpiklerime düşen yağmur damlalarının eşliğinde, onun suratına bakıyordum. Ogün'ün suratına.

''Bileğini mi incittin?'' El bileğimi nazikçe kavrarken, ince dokulu parmaklarıyla yavaşça bileğimi okşuyordu. ''Sana yardımcı olmamı ister misin?''

Gülmüştü.

Onun gülüşü, o an dünyamı parlatan en güzel güneş gibi görünse bile... Karanlığa boğulmuş olan dünyamı, daha beter karanlığa boğan kıyamet güneşi olduğunu fark etmem, çok zamanımı almıştı.

''Merak etme, ellerim yumuşaktır. Canını acıtmayacağım.''

***

Bileğime yapışan parmak boğumları, beni öfkeyle geriye çekmişti. Bedenim sendeliyor ve başım dönüyordu. Soğuk hava dalgası sırtıma bir mızrak gibi saplanırken, havada sallanan bedenimi tutan bir el olacağını sanıyordum.

Ta ki belim, soğuk ve siyah balkon demirine yaslanana ve bedenim aşağıya sarkana kadar...

Gözlerimi açtığımda, gökyüzü bana kollarını açmış acıyla bakıyordu. Sert esen rüzgardan ötürü saçlarımdaki tokalar bir bir düşmüş, saçlarım açılmıştı. Kollarım, balkon demirine uzanabilmek için ve beni kurtarabilmek için oldukça kısaydı.

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin