13.Bölüm

1K 44 42
                                    

Ogün, elimde tuttuğum dosyaya gözlerini dikti. Mavi renkli göz bebeklerini, bu loş ışıkta bir kere daha seyredalmıştım. Yorgun gözüküyordu. Sanki tüm gün yaptığı işin yükünü, gözleri taşıyor gibiydi.

Evlendiğimiz gün başlamıştı avukatlığa. Her gün türlü cinayet davalarına tanıklık ediyor, türlü mahkumların hikayelerini dinliyordu.

Gözleri, ilk defa gerçek anlamda yorgun bakıyordu.

Dosyayı elinde sıkıca kavradı ve açmadan, şeffaf renkli dosyanın üzerinden görünen yazıyı okudu. Yutkundum.

Ogün, dosyayı elinde sıktığı ve tepkisiz geçirdiğimiz her saniye, benim aleyhime işliyormuş gibiydi.

Sol eliyle burun kemerini sıktığı an, dosyayı umarsızca odanın bir köşesine fırlattı ve suratıma bile bakmadan, salonun çıkış kapısına doğru yöneldi.

Gözlerimi tavana çevirdiğimde, Tanrı'dan sabır dileniyordum. Onun bu hareketleriyle hayatımı idam ettirmek, şimdi çok daha zor geliyordu. Ona doğru bir kaç adım attıktan sonra, zeminde yankılanan topuk seslerimin bile onu durdurmadığını fark ettiğim an, bağırdım.

''Böyle çekip gidemezsin!''

Bir an duraksadı ve omzunun gerisinden gözleriyle bana bakmıştı. İçimdeki mavi kablonun kesildiğini ve bombanın patladığını hissettim.

O kadar buğulu bakıyordu ki... Sanki elini kolunu bağlamışım ve ondan yürümesini istiyormuşum gibiydi.

''Çocukça oyunlarına ayıracak vaktim yok.'' dedi tok bir sesle. ''Uyuyacağım.''

''Ogün-''

''Ahu, ne?''

Bir hışımla arkasını döndüğünde, gözlerinin şimdi kıpkırmızı olduğunu fark ettim. Koridoru yararak üzerime doğru geliyordu. Bir adım geriye çekildim ve balkonu arkama aldım. Pars oradaydı, bu bana güvende hissettirmişti.

''Ne istiyorsun?'' Kollarını iki yana açtı ve dibime kadar geldi. Gözlerimiz buluştuğu esnada bir bebeğin cesedine gözlerinde rastladım. Ogün, içindeki çocuğu öldürmüş gibiydi.

''Yorgunum, tamam mı? Günlerdir çözülemeyen davalarım var ve türlü insanlarla uğraşıyorum! Her gün bir tehdit, her gün bir baskı altında, türlü davalara giriyorum!'' Ellerini saçlarından geçirdiği esnada ani bir krize girmemesi için onu sakinleştirmeyi bile düşünmüştüm.

''Senin şu sikik dosyandan daha önemli şeyler var, tamam mı? Çalışmam gereken davalar... Uğraşmam gereken insanlar ve...'' Altın rengine çalan güzel sarı saçlarını bıraktı ve gözleriyle bana baktı. Üzerimdeki eflatun renkli kolyeyi süzüyordu. Gözlerime bakmak için yakaladığı o cesareti kaybolmuş gibiydi.

''Her gün nerede olduğunu teyit etmem gereken... Ve acaba bu gece hangi saçmalıkla karşıma gelecek diye düşündüğüm bir karım var!'' İşaret parmağını bana doğru uzattığında, kalbime ok yemiş gibi hissetmiştim.

''Boşanmak mı istiyorsun?''

Cevap veremedim... Ogün'e karşı ilk defa sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyordum.

Nefesini sıkıntıyla dışarıya üflediğinde, bir şeylerin her zamanki gibi tersine döneceğinin farkındaydım. Ogün hır gür çıkartabilirdi... Ve ben, Sencer Pars'ı bir daha göremeyebilirdim.

Akabinde Ogün düşüncelerimin önünü, çenemi sertçe kavrayarak kesmişti. Çenemden bütün vücuduma yayılan acı, düşünce bloğumu kapatmış vaziyetteydi. Sırtım balkon camına yaslandığı esnada korkuyordum.

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin