3.Bölüm

2.2K 106 39
                                        

''Canım...''

Annemin kadifemsi sesi kulaklarıma dolduğu esnada kendimi kaçırılmış ve polislerin az ötede olduğunu bilmesine rağmen, onlara seslenemeyen ve sesini duyuramayan küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim.

Ogün'ün ayak seslerini duyuyordum... Gidiyordu.

Elimde hissettiğim ufak çaplı acılardan kan damlıyordu. Muhtemelen yerdeki cam parçaları ellerimi kesmişti. Mühim değildi. Zira içimdeki kesiklerle elimdeki kesikler, henüz boy ölçüşecek cinsten değillerdi.

''Efendim?''

İşte tam da bu noktada, oyunculuk yeteneğimi sergilemeye çalışıyordum. Sanki daha demin büyük bir yıkım yaşayan ve şiddet gören onun küçük kızı Ahu değilmiş gibi davranıyor ve her şey yolundaymış izlenimi çiziyordum.

''Nasılsın kızım?''

Ona, ''Çok kötüyüm anne.'' diyemiyordum...

''İyiyim anne.'' dedim kuru bir sesle. Olduğum yerde doğrulurken, ellerime acıyan gözlerle bir bakış attım. Bunu yapanı asla unutmayacaktım.

''Pekâlâ, iyi olmana sevindim. Baban seninle konuşmak istiyor, seni çok özlemiş. Ne zaman geleceksiniz diyor. Damadım oralarda mı?''

Gözlerimi kapattım ve karanlığa nefesimi bıraktım. Sanki bir ülkenin başbakanıydım ve polyannacılık oynayan bu insanlara, ülkemize bulaşan virüsün ölümcül olduğunu ve herkesin bir süre sonra öleceğini söyleyemiyor gibiydim.

''Burada değil, sonra konuşalım mı?''

Muhtemelen annem böyle bir cevap almayı beklememiş olacaktı ki söylenerek telefonu yüzüme kapattı. Şu an annem ve onun tripleriyle uğraşacak vakitte değildim. Telefonu çantanın içine fırlatırken, mutfağa doğru ilerliyordum. 

Ogün karşıma çıkmıştı. Kalın ve güçlü elleriyle bileğimi sıkıca kavrarken beni durdurdu.

''Bekle, eline ne oldu senin?''

Gözlerimle bir harita yolu çizercesine ona baktım. Karanlıkta bile parlayan mavi gözlerindeki öfke bulutları gitmişti. Sanırım Ogün, krizden çıkmıştı.

''Bir şey yok, bırak.'' Elimi ondan kurtarmak istemiştim fakat buna müsaade etmemişti.

''Elin berbat bir halde.'' Suratını ekşittiğini gördüm. Gerçekten, daha demin bana zarar veren o değil miydi? Oldukça nazik ve ince bir hareketle, eli elime uzandı ve tam da kesiğe batmış olan bir cam parçasını yavaşça derimden sıyırdı.

Keşke ruhuma batırdığı cam kırıklıklarını da bu incelik ve naiflikle çıkartabilseydi...

Elimin sızladığını hissettim. Elimi ondan ikinci defa kurtarmaya çalışıyordum ki ''Rahat dur.'' dedi tok bir sesle. ''Mutfaktaki ecza dolabından tentürdiyodu getir.''

Gür kirpiklerimin ardından ona baktım. O kadar ruhsuz ve boş bakıyordum ki dışarıdan beni gören biri, muhtemelen ölü ruhların da bu dünyaya girişine izin verildiğini düşünürdü. Canlı bir bedenden çok, ölü bir ruhu andırıyordum...

''Sen yaraları kapatmayı bilir miydin?'' Başımı sol omzuma yaslayıp ona baktım. Bana keskin mavi gözleriyle öyle bir bakış atmıştı ki...

''Lisede sağlık okuduğumu belirtmeme gerek yok herhalde? Getir haydi.'' Elimi bıraktı. Bileğimdeki parmak izlerine baktım. Bileğimi her zamanki gibi fazlasıyla sıkmıştı. Neden gücün her zaman onda olduğunu kanıtlama çabasına giriyordu? Evlilik bir güç yarışı değildi.

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin