19.Bölüm

804 35 45
                                        

Ellerimi saçlarımdan geçirirken, odada boğucu bir şekilde yer edinen hüzün kokusu burnuma dolmuştu.

Siyah renkli masaya yöneldim. Her zamanki viski bardağım ve şişem içi dolu bir şekilde beni bekliyordu. Hemen dibinde sigaram, kurtarıcı melek edasıyla başlarında dikiliyordu.

Sigaramın ucunu yakıp dudaklarıma sıkıştırdığımda, viski bardağına çoktan doldurmuştum içkiyi. Atacağım ilk shotta, öldürmek istemiştim kendimi.

Boğazımı deriniyle yakan bir acıdan sonra, hayat yine aynı hızıyla devam ediyordu.

Ogün gideli kaç dakika olmuştu?

Salonda halen daha bir cinayetin izleri duruyordu. Bir cinayet sonrası odada yıkık dökük nesneler ve parçalanmış kalpler, bir de gizli siyah bir ruh olurdu. Ölen kişinin içindeki küçük çocuğun ruhu, odanın bir yerine saklanır ve sessiz sessiz ağlardı.

Bu odada o ruh yoktu. Zira katil, kurbanını öldürmekle kalmamış, içindeki küçük çocuğa da uzatmıştı kirli ellerini. Kirli ellerinden akan her bir damla kanı sürmüştü, küçük Ahu'nun saçlarına... Küçük boğazına sarılmışken, Ogün'ün elleri... Suratında yer edinen okkalı tokat, götürmüştü onu, ölümün korkunç kollarına.

İçimdeki küçük çocuğun katili belliydi.

Neredeyse her gece yaşadığım bu senaryoyu salonda bırakıp, balkona çıktığım esnada kendi kendime söyleniyordum. Hayatımı idam ettirebilmek için, daha kaç şiddete susmalıydım?

Gözlerim, siyah balkon demirlerine takılı kalmıştı. Ne kadar süredir orada dikildiğimi bilmiyordum fakat balkona ne için geldiğimi, karşı balkonumda dikilen kurtarıcı meleğim sayesinde anlamıştım.

Sencer Pars, tüm heybetiyle ve gölgesi orada duruyordu. Omuzları dik ve kendinden emin tavrı... Üzerine giyinmiş olduğu taba renkli kazağı ve özenle taranmış saçları...

Onu gördüğüm an kendi balkonumdan, onun balkonuna doğru bir ip germek ve o ipin üzerine çıkıp, ona gitmek istemiştim. Keşke bazı hayallerimiz, namümkün olmasaydı.

''Pars...'' derken sigaramın dumanı dudaklarımdan yavaşça süzülüp, havaya karışıyordu.

Beni izliyordu. O güzel gözleri bana odaklanmış ve yüzünde bir tebessümle beni izliyordu. Nihayet dudakları, benim için aralanmıştı.

''Afitab-ı yekta?''

Gözlerimi kapattım.

Anın büyüsüne kendimi kaptırdığım an, zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmiştim.

O gün...

Sencer Pars'ın yatağında...

Odanın duvarları ve hemen baş ucumuzda duran tablo, şahitlik ediyorken birlikteliğimize... Sevgiye doymuş bir kadın olarak, kulağımda hissetmiştim nefesini... Ve o iki kelimelik muhteşem cümlesini.

Tanrım, o buradaydı.

''Buradasın.'' derken yavaşça fısıldadım. ''Buradasın...'' tekrarladım. ''Buradasın...''

Cevap vermiyordu. Bana kızgın mıydı?

''Ben,''

''Sakin ol.'' dedi Pars. ''Sakin ol ve sadece anın tadını çıkart.'' havayı güçlükle ciğerlerine çekti. ''Şuan bu soluduğum havada, senin kokun var. Karşı balkonda sen varsın. Gözlerin üzerimde ve sesin kulaklarımda. Dudaklarımız bu kadar mesafeden değmiyor olsada birbirine, cümlelerimizin sevişmesine tanıklık ediyorum her seferinde.''

21.KatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin