Önümde kollarından ve bacaklarından bağlanmış ve dayak yemekten her yeri morluklara eşlik eden kanla kaplı adama baktım tiksinerek. Emrim kesindi. Bilgiyi al. Öldür.
Birkaç adımda yanına yaklaşıp elimdeki silahı biraz daha sıkı kavradım. Yavaşça havaya kaldırdım ve tam kalbinin üzerinde tuttum. Elim tetikteydi.
“Artık şu kodları vermeye hazır mısın?”
Tıslarcasına ağzımdan çıkan kelimeleri duyduğunu belirtircesine bakışlarını zorlukla yüzüme çevirdi. Sol gözü mosmordu ve şişmişti, zor açık tutuyordu. Diğer gözünde sorun yoktu ama patlayan kaşından akan kan yüzünden net göremediğine emindim. Dudağından ve burnundan akan kırmızı, sıcak kan yavaşça çenesine süzülüyordu ve yüzünün her yerinde kızarıklıklar vardı.
Silahı bedeninden çekmeden yukarı kaydırdım ve çenesinin altına getirdim. Hafifçe yukarı ittirip çenesini havaya kaldırdım. “Hadi hala beynin çalışıyorken bize gerekli bilgiyi ver ve yaşama şansını kaçırma.”
Adam hala inatla ağzını kapalı tutmaya devam etti. Silahı hızla çenesinden çekip bacağına indirdim ve hiç düşünmeden tetiğe bastım. Acı çığlığı yankılanıp kulaklarımı doldururken bir santim bile kıpırdamadım ve hemen silahı eski yerine getirdim.
“Bu son şansın.” diye tısladım yüzüne. “Başka işkenceler istemiyorsan ya da ne bileyim, ölmek falan, bize hemen gereken bilgiyi vermelisin.”
Adam sonunda yavaşça ağzını araladı ve “Her şekilde öleceğim.” dedi zorlukla. “Neden size bu iyiliği yapayım ki?”
“Eğer kodları hemen söylersen yaşamanı sağlarım.” dedim aynı sakinlikte sesimle. “Burada tedaviden anlayan birini bulundurmadığımızı mı sanıyorsun? Bu kadar aptal olamazsın.”
Birkaç saniye kararsızca bana baktı. Gözlerimi bir an bile gözlerinden çekmiyor, kararlılığımın farkına varmasını bekliyordum.
“Anlaşmaya sadık kalacağını nereden bileceğim?”
Sorusu mantıklıydı. Sorgulamadan cevap verdim.
“Ne kadar inanılmaz olsa da, küçük bir bebeğim var.” dedim sesim titrerken gözlerimi istemsizce kaçırarak. “O zaman neden buradasın diye sorma, hayat adil değil. Neyse, sana onun üzerine yemin ederim ki yaşamanı sağlarım. Ama o kodları almam gerekiyor.”
Adam yine bir süre yüzümü inceledikten sonra anlamadığım bir şeyler mırıldanmaya başladı. Arkamızda bekleyen ve işime karışmamak için uzak duran adamlardan biri hemen not almaya başladı. Şu kod işinden hiç anlamıyordum. Hafifçe arkamı döndüm adam sustuğunda.
Söylediklerinin gerçek olduğunu ve işe yarar bilgiler olduğunun onayını almalıydım. Arkamdaki adam bunu doğrularcasına hafifçe kafasını salladı. Yüzme istemsizce yerleşen gülümsememle tekrar yüzü dağılmış adama döndüm.
Hemen silahı tekrar çenesinin hafif yanına, şah damarına dayadım ve tetiğe bastım.
“Adios amigo.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...