On altı binden fazla olduk, beni desteklediğiniz vote ve yorumlarınızla yanımda olduğunuz için size çok teşekkür ederim. Her gün düzenli olarak yüzümde oluşan gülümsemenin sebebisiniz. Hepinize çok teşekkür ederim.
İyi okumalaar! Umarım beğenirsiniiz!
Berke kaydıraktan kayarken onu izliyordum. Kaydıraktan düşmeden kalktığında ellerimi çırptım.
“Aferin benim miniğime!” diyerek ona sarıldım. Onunla pek sık dışarıda bir şey yapmazdık. Yani bu ilk park deneyimimizdi. Bir süre onunla tek başımıza takıldıktan sonra birden Bartu yanımızda belirmişti. Ona ne olduğunu dahi sormamıştım. Akşam öğrenebilirdim. Hala fazlasıyla sinirliydim.
Üçümüz parkta oynarken birden Berke gülerek paytak adımlarla salıncaklara koştu. Düşmesinden korktuğum için hep bir adım arkasındaydım. Onu kucaklayıp salıncağa oturttum ve sallamaya başladım. O ise bağırıyordu.
“Daha hızlı Deniz! Daha hızlı!”
Gülerek söylediğini yapıyordum. Sonra birden yabancı bir sesin adımı söylediğini duydum.
“Deniz?”
Soru sorar tonlamasını algılarken başımı sese çevirmiştim. Yüzü tanıdık gelen bir kadın bana yaklaşıyordu. Gözlerimi hafif kıstım. Cidden yüzü çok tanıdıktı.
“Evet?” diye yanıtladım tıpkı onun gibi. Bir yandan da Berke’yi sallamaya devam ediyordum.
Kadın bir bana bir salıncaktaki Berke’ye baktı ve gülümsedi. Daha da yanımıza geldi.
“Derin ben. Tanıyamadın mı? Derin Arslan, aynı okuldaydık.”
Birden kızı daha dikkatle inceledim. Fönlü saçları uzundu ve hafif yuvarlak yüz hatları vardı. Yüzündeki aşırı makyaja rağmen birden tanıdık gelmişti. Derin. Evet, hatırlamıştım! Çetin’le tanışmadan önce arkadaş olduğum insanlardan biriydi.
Kız birden boynuma atlayınca neye uğradığımı şaşırmıştım. “Seni nasıl özlemişim!” diye bağırıyordu bir yandan da. Geri çekilir çekilmez eğildi ve durmuş salıncakta hala oturan Berke’nin yanaklarını sıktı. “Çocuğun olduğuna inanamıyorum.”
“O benim kardeşim sayılır, çocuğum değil.” dedim birden. Doğrulup bana baktı ama hala gülümsüyordu.
“Seni diğerlerinin de tekrar görmek istediğine eminim. Birden ortadan kaybolduktan sonra neler olduğunu anlatmalısın.”
Hatırladığım kadarıyla bu kızla aşırı bir samimiliğim yoktu. Neden böyle garip davranıyordu ki anlamamıştım. Birden elini yan tarafıma uzattı ve kendini tanıttı. “Derin ben.”
“Bartu.” dedi sıcak bir gülümsemeyle. Gözlerimi kıstım. Bartu bana baktığında gülümsemesi hala yüzündeydi. Onun elini sıktı ve Berke’nin elinden tutup yanımızdan biraz uzaklaştı. Bu iyi olmuştu.
“Her neyse tatlım, bizim eski tayfayı akşam toplamaya ne dersin? Hepsi seni çok özledi. Olur değil mi?”
Bu kız neden konuşmama izin vermiyordu? Sinirlenmeye başlıyordum. Ama direk hayır dersem ısrar edeceğini ve yanımızdan ayrılmayacağını biliyordum.
“Olur tabii.” dedim en sahte gülümsememle. Kız hızla ellerini çırptı ve omzumdan arkaya bakarak konuştu.
“İstediğin kişiyi getirebilirsin yanında. Hadi numaranı söyle.”
İtiraz edip onun telefonunu aldım ve onu çaldıracağımı söyledim. Telefonumun onda olmasına gerek yoktu. O da bana saat ve mekan söyledikten sonra bana tekrar sarıldı. Tekrar omzumun üstünden bir yere bakıp el salladı ve yanımdan ayrıldı. Akşam kesinlikle yanlarına gitmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...