Bu bölümü İnci'ye ithaf ediyoruum çünkü yazmaya başladığımda fikirlerimi kaydırıp farklı bir başlangıç yapmamı sağladı. Çok öpüldün İnciciim. :*
Klasik teşekkür olayıma biraz renk katayım dedim ve bir ara size okuyucu sayılarını, vote ve yorumları gördüğümde nasıl sevindiğime dair bir şey yazmaya karar verdim. Ama maalesef hasta yazarınız şu an bunu yapamıyor. En kısa zamanda yapacağımı unutmayın. :D Hepinize çok çok teşekkür ediyoruum.
Umarım bölümü beğenirsiniiz! İyi okumalaar!
Cümleler beynimde dönüp duruyordu. Bana meleğim diyecek tek bir insan vardı. Bundan nefret etmeme rağmen bana söylemeye devam eden tek insan… Lanet olsun.
“Kurşun!”
Bir transtan çıkmış gibi Çetin’e döndüm. “İyi misin sana kaçıncı seslenişim? Kimdenmiş? Adı yazıyor mu?”
Başımı iki yana salladım şoku atlatamamış halde. “Adını yazmamış ama gerek de yok zaten. Çetin… O… O geri dönemez, değil mi?”
“Kim Kurşun? Ne diyorsun sen?”
Adını yeniden anmak istemiyordum ama Çetin’e başka türlü anlatamazdım.
“Erdem.”
Çetin bir anda donup kalmıştı. Sonraysa ayağa kalktı ve yanıma gelip zarfı ve kağıdı elimden aldı. İncelerken bir gözü de bendeydi. Erdem geri dönmemeliydi. Uzun zaman sonra hayatımda yaralara sebep olan tek insan geri dönemezdi. Çetin, Gürhan ve Serkan’la çalışmaya başladığımda hayatım önceki trajik halinden normale doğru adım atmıştı. Ve bu durum Erdem hayatımıza girene kadar da devam etmişti.
Erdem Dağdelen. O benim sevgilimdi. Yani eskiden. Ben Gürhan’a saldırmaya çalışan bir adamı yakalamaya çalışırken tanışmıştık. Bana yardım etmişti. Sonraysa çekip gitmemiş ve hayatımdan bir rol kapabilmek için elinden geleni yapmıştı. Sonrası… İyi giden ilişkimizi birden bitirmek istediğimde çıldırmıştı. Bana rahat vermeyeceğinden bahsederdi sürekli ve birçok işimi de bozmuştu o zamanlar. Sonraysa gözünü korkutmuştum bir ara ve çekip gitmişti.
Hep geri döneceğinden bahsederdi, giderken de söylemişti. “Geri döneceğim ve sen beni özlemiş olacaksın meleğim.” demişti. Ayrılığımızı kabullenmemişti. Lanet olası herif yine hayatıma burnunu sokmak için geliyordu. Ama bu sefer birine bir şey yapmaya kalkarsa, elimden canlı kurtulamazdı.
“Kendine koruma seçmeni istiyorum.”
Çetin’in söylediği cümleyi algılayamamıştım düşüncelerimin arasında. “Ne?”
“Söylediğim gayet açıktı. Kendine koruma seçmeni ve yanından ayrılmamasını istiyorum.”
Güldüm istemsizce. “Saçmalama Çetin. Yanına koruma takmaya çalıştığının insanın kim olduğuna bir bak istersen.”
“O zaman Bartu ve Olcay’ın yanından ayrılmanı istemiyorum. Başka türlü içim rahat etmez. Bu manyak adam geri dönerse, yanında seni güvende tutacak birinin olması gerek.”
“Çetin ne dediğinin farkında mısın? Benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok. Kiminle konuştuğunu fark et istersen. Ben gidiyorum.”
Elinden zarfı ve kağıdı çekip arkamdan söylediklerini duymazdan gelerek odasından çıktım. Korumaymış, hah. Kim kimi koruyacakmış ya? Saçmalığa bak.
Sinirlerim tepemde motoruma binerken Mert’i aradım. Şu takip edeceğim adamla ilgili bilgi istedim.
“İki dakikaya telefonuna gönderiyorum.” dedi Mert ve telefonu kapattı. Hemen sonra tekrar telefonum çaldığında gözümü yoldan ayırmadan açtım ve daha kulaklıklarıma ses gelmeden “Efendim.” dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...