20.Bölüm

23.7K 1.1K 39
                                    

Aslında biraz daha uzatıp daha bir olay mı katsam diye düşündüğüm bir bölüm oldu ama bir sonraki için aklımda fazlasıyla olay olduğundan bu daha sakin kalsın dedim.  
5K olmuşuuuz hepinize çoook teşekkürler. Sevincimi hep olduğu gibi tarif edemiyorum. Okuyan, vote ve yorum yapan herkese çook teşekkürleer. Çok uzatmadan bölüme geçeceğim ama çok sevildiğinizi bilin lütfen. 

Bölümün onun için fazlasıyla anlamlı olduğunu bildiğim oduncuğuma ithaf etmekten de alıkoyamadım kendimi. Fikir verdiğin, destek olduğun ve benimle de, benim adıma da sevindiğim için her şeye çok teşekkürler bir tanem. 

Umarım beğenirsiniiz! İyi okumalaar!

Erdem’i görmemizin üstünden üç gün geçmişti ama o tekrar ortalarda görünmemişti. Biz de bir haftadan fazla bir süredir evde öküz gibi yatan Olcay’ı biraz dışarı çıkarmaya karar vermiştik. Onu evden çıkarmak çok da kolay olmamıştı ama… Kafasına silah dayarsanız bir insana neredeyse her şeyi yaptırabilirsiniz. Aklınızda bulunsun.

“Ne okulu abi ya bize ne okuldan? Beni bunun için mi çıkardınız evden? Ben okulu bitireyim de oraya bir daha adım atmak zorunda kalmayayım diye neler çektim, senin yaptığına bak.”

“Ya oğlum sus!” diye gürledi Bartu. Beni de zorla o olsa arabaya bindirdiklerinden mecburen dinliyordum konuşmaları. “Dinlemiyorsun ki! Umut vardı ya hani. Umut Özenç. Ama genç Umut Özenç. Hani Deniz’in başlarda yanlışlıkla kaçırdığı ve neredeyse delirteceği çocuk.”

İşte şimdi konuşma ilgimi çekmeye başlamıştı. Olcay’la aynı anda mırıldandık.

“Eee?”

Bartu ikimize kısa bir bakış atıp tekrar gözlerini yola çevirdi ve devam etti. “Çocuk aradı, abi bir gelebilir misiniz, olay var dedi. Eh, çocuğa söz verdik ne zaman ihtiyacın olursa ara dedik. Şimdi gitmezsek olmazdı.”

“Olay neymiş peki?” diye sordum kendimi tutamadan.

Bartu sırıttı. “Bilmiyorum.” dedi. “Gidince öğreniriz.”

Gözlerimi devirerek bakışlarımı yola çevirdim. Varana kadar da Olcay’ın sızlanmalarını dinlemekten başka bir şey yapmadım. Ama arabadan indiğimizde hemen etrafı incelemiştik. Üniversitenin kampüsündeydik. Bartu telefonunu kulağına götürmüş konuşuyordu. Kapatınca bize döndü.

“Gelin.”

Onu takip ederek ilerledik. Bir anlığına bu iki adamın yanında küçücük kalıp kalmadığımı düşündüm. Tamam, ikisinin de omzuna geliyordum ama bu iki kardeş yapılı görüntüsüyle benim normal oranlardaki bedenimi minicik gösteriyorlardı.

Bartu bir çocukla selamlaşırken düşüncelerimi dağıttım ve çocuğa baktım. O günkü korkmuş hali geldi gözümün önüne. Eh, sanırım birazcık ayıp etmiş olabilirdim. Çocuğa gülümseyip selamlaştım.

“Ee olay nedir?” dedi Olcay hemen.

“Ya abi aslında çok da olay olduğu söylenemez de, birilerinin çok da kolay lokma olmadığımı bilmesi gerekiyordu. Ve bunlar öyle insanlar ki, sizi yanımda görseler yeter. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Bir şeyler ısmarlasam size? Ne dersiniz?”

Güldüm. Sadece birkaç yıl önce bu durumlarda olduğumu hatırlamak komikti. Gerçi… O zaman bile herkes benden korkardı ya, neyse.

Bartu gülümseyerek Olcay’a baktı. “Bir şey ısmarlamak değil de… Olcay abini çok zorlamadan bir basket maçına hayır demeyiz.”

KURŞUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin