Daha öncelerde böyle bir şey yapmamıştım ama bu sefer durum için not düşmek istedim ne kadar gereklidir bilmeden. Kimin ne kadar okuyabileceğini ya da rahatsız edip etmeyeceğini bilmediğimden söyleyeyim dedim.
Bu bölüm işkence içermektedir.
' ********** ' işaretli yerler arasını okumayabilirsiniz rahatsız olursanız. Olay akışından bir şey kaybetmeyeceksiniz.
Ve 10 bin olmuşuuz! O kadar sevindim ki görünce anlatamam. Hepinize çok teşekkür ederim, neşe kaynağımsınız.
İyi okumalaar! Umarım beğenirsiniiz!
Hastaneden çıkıp eve geçtiğimiz zaman yine Anıl da bizimle gelmişti. Olcay oldukça iyiydi ve Anıl’ın da kolu iyileşmişti. Bu sefer sorun benim elimde ve Bartu’nun bacağındaydı. Kısacası rolleri değişmiştik.
Bartu’nun koltuk değnekleriyle önümde ilerlemesini izlerken içeriye seslenmiştim.
“Yemeği hazırlamış olsan iyi olur Olcay!”
İçeriden Olcay’ın gülen sesi duyuldu. “Ne yemeği? Sen hazırlamıyor musun ya onu?”
Salona vardığımızda uyuz olduğumu belli eden yüz ifademle ona kötü bir bakış atarken Bartu’nun uzanmasına yardım ettim.
“Anıl bir şeyler almaya gitti.” dedi Olcay ve birden ciddileşip bakışlarını Bartu’nun bacağına dikti. “İyi misin abi?”
Bartu evet anlamında kafasını sallarken Olcay’ın yanına oturdum.
“O herifi bir süre daha ellerinde tutsunlar, bacağımı kullanmam için fazla zaman gerekmiyor nasıl olsa. Ölümünün benim elimden olacağını söylemiş miydim?”
Bartu’nun sözlerine başımı sallasam da onun bir insanı öldüremeyeceğini biliyordum. Son iş muhtemelen bana kalacaktı. Yine de bir şey söylemeye gerek yoktu şimdilik. Ama konuşulması gereken bir konu daha vardı.
“Bir şey konuşmalıyız.” dedim dikkatlerini çekerek. “Taşınmalısınız. Eğer Erdem sizi burada bulabildiyse, herkes bulabilir demektir. Benimki gibi saklanmaya çalışmadığınız bir eviniz yok. Biri kolaylıkla burayı basabilir. Size daha iyi bir yer ayarlamalıyız. Hem artık burası biliniyor.”
İki kardeş düşünür gibi birbirlerine baktılar. Sonra birden Bartu gülümseyerek bana baktı.
“O zaman ben de yanına taşınırım.”
“Ne?” dedim şaşkınlıkla. “Saçmalama Bartu. Size yeni bir ev bulacağım derken ikinizi kastediyordum. Yanıma taşınmak falan yok.”
Olcay gülerek bizi izliyordu, yine de kapı çaldığında kalkıp bakmıştı. Anıl’la beraber ellerinde poşetlerle içeri döndüklerinde hemen yemeğe başlamıştık. Arada bir göz ucuyla Anıl’ı inceliyordum. Ne kadar da olgunlaşmıştı.
“Ne düşünüyorsun sevgilim?”
Bartu’nun sesiyle düşüncelerim bölünmüştü. Cevap vermek için ağzımı açtığımdaysa bir öksürük sesi dikkatimi kendine çekmişti. Olcay öksüren Anıl’a su verirken Anıl’ın bakışları benim ve Bartu’nun arasında gidip geliyordu. Ah, tabii ya. O daha bilmiyordu.
Anıl kendinde geldiğinde hemen sordu. “Bu da ne demek? Deniz? Siz…”
“Evet.” dedim cümlesini bitirmesini beklemeden. “Yeni sayılır. Söylemeye fırsatımız olmazdı. Yine de sen bir süre babanlara duyurma.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...