İki önemli duyurum var ve bu da son özel bölümümüz. Yani bu Kurşun'a bir veda aynı zamanda. Ama bunları sona saklıyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Umarım beğenirsiniiz!
“Kahvaltı hazır!”
Elbette ilk bağırışımda ne cevap almıştım ne de buraya gelen biri olmuştu. “Sevgilim!” diye bir daha seslendim ama cevap alamayacağımı bildiğimden çoktan içeriye doğru harekete geçmiştim bile.
Koridorun sonundaki odanın kapısını açtım ve yere saçılmış oyuncakların üzerinde kahkahaları arasında boğuşan hayatımın anlamlarına baktım. Kısa bir süre anı akışına bırakıp kapıya yaslandım ve onları izledim.
“Hile yaptın! Atlar sürücülerini yemez!”
“Hayır hile yapmadım! Ben bir at değil ejderhayım!”
Ve Bartu minik oğlumuzun yüzünün, boynunun ve göbeğinin her yerine onu güldüreceğini bildiği şekilde öpücükler kondurmaya başladı. Barış kahkahaları arasında bağırmaya çalışıyordu.
“O zaman ben de bir ejderha avcısıyım! Çu! Çu! Seni vurdum ejderha!”
Bartu kahkahalarla oğlumuza sarıldı ve ben de dünyaya dönüp sesimi buldum. “Evet, bence bu savaşa kahvaltıdan sonra devam etmelisiniz.”
İkisi de durup bana baktı ve aynı anda “Ama…” dediler. Ve aynı tonda elbette.
Gülerek “Masaya beyler, hemen.” dedim ve arkamı dönüp mutfağa ilerledim. Peşimden geldiklerini biliyordum. Zaten daha koridorun ortasındayken iki kol bacaklarıma iki kol da belime sarılmıştı bile.
“Kahvaltıda ne var?” diyordu oğlum sarıldığı bacağımdan başını kaldırıp en sevimli bakışlarıyla bana bakarak. Bu sırada Bartu da boynuma ve omzuma iki minik öpücük kondurmuş ama benden uzaklaşmamıştı.
“Patates kızartması.” dedim oğluma sevimli bir yüzle bakarak. Barış hemen ellerini çırparak benden ayrılıp mutfağa koşmuştu. Bartu’ysa belimdeki kollarından beni biraz daha yakına çekip omzuma çenesini yasladı.
“Siz benim mucizemsiniz.” diye fısıldadı kulağıma. Kafamı çevirip yanağına bir öpücük kondurdum. O da uzaklaşmama izin vermeden ona dönmemi sağladı ve dudaklarıma uzandı. Ve sanırım oğlumuz bize seslenene kadar dünyada değildim. Beni her öptüğünde aynısını hissetmem hala normal miydi?
“Ya ben süt istiyorum!”
“Sanırım oğlumuz acıktı.” dedi gülerek. Başımı salladım.
“Mutfağa mı gitsek hani?”
Gülerek onayladı ve kolunu omzuma atıp saçlarıma bir öpücük kondurarak mutfağa ilerlememizi sağladı. İçeri girer girmez oğluma kocaman bir bardak süt koymuştum. Her sabah olduğu gibi keyifli kahvaltımız boyunca gülmüştük. Sonra Bartu işe gitmek için ayaklandığında Barış da peşinden kalkmıştı. Gidip bacağına sarıldı ve yere oturdu.
“Oğlum, babanın bacağını rahat bırak.” dedim gülerek. Ama pek oralı olmamıştı.
“Bugün işe gitmesen olmaz mı?”
Bu sefer de o sevimli bakışlarını babasına atıyordu. Bartu da yüzündeki tebessümle ona baktı.
“Orada beni bekleyen amcalara geçerli bir sebep bulabilirsen olur.” dedi gülerek.
“Tabii bulurum.” dedi Barış Bartu adım atarken yerde sürüklenerek.
“Üşüteceksin.” dediysem de duymadan konuşmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...