İnsanların ne kadar kolay kandırılabildiğini düşünerek çıkmıştım garip apartmandan. İşimin en ilginç tarafı buydu, giderek insanları daha iyi ve daha iyi ve daha iyi tanıyordum. Her hareketlerinden ruh hallerini anlamaya başlıyordum. Ve en iyi bildiğim şey de buydu. İnsanlar en kolay kandırılabilen varlıklardı.
Ben ve bir bebek ha? Kahkahamı bastıramadan motoruma atladım. Hala gözümde canlandıkça gülüyordum. Her seferinde anında bir yalan uydurup yola getiriyordum insanları ve açıkçası, pek de zor olmuyordu. Eğer yaşaması gereken biri değilse, her şey çok daha basitti.
Evimin önünde durduğumda telefonumun titrediğini hissettim. Elimi cebime atıp ince telefonu çıkardım ve ekranı kaydırıp mesajı açtım.
‘Adamın kaçırıldığını biliyorlar. Yarın da diğerini alıyoruz, bu iş bitecek.’
İşte yeni bir iş. Yeni bir emir.
Cevap vermeye gerek duymadım. Kabul ettiğimi biliyorlardı. Gerçi üst üste iki gün çalışmak çok da sık yaptığım bir şey değildi ama… Arada bir katlanıyordum işte.
Evime gidip duş aldım ve kendimi yatağıma bıraktım. Her ney kadar insanları gözümü kırpmadan öldürebilen bir insan olsam da, benim de uykuya ihtiyacım vardı. Ah, tatlı uyku…
Ertesi akşam bana mesaj atılan adrese gitmiştim motorumla. Tanıdık gri arabanın yanında durdum. Bütün mafya hikayelerindekinin aksine bizde genelde arabalar griydi. Emin olun, daha az dikkat çekiyordu.
Cam yavaşça aşağı indi ve içindeki genç adam bana bir fotoğraf uzattı. Elime alıp dikkatle yüzü inceledim. Dünkü adama göre çok farklıydı. Daha sert yüz hatları vardı ve sanki birkaç yaş daha yaşlıydı. Gözlerinin altındaki hafif kırışıklıklar düşüncelerimi kanıtlar derecesinde göz kırpıyordu bana.
Başımı olumlu anlamda sallayıp fotoğrafı uzattım ve motorumu az ileriye sürüp aşağı atladım. Kapıdan rahatlıkla süzülüp gece kulübüne girdim. Hızla etrafı taradım. Ve işte, az önce beynime kazıdığım yüzün sahibi bir bar taburesinde oturmuş yanındaki kadının içine düşercesine konuşuyordu. Yüzümü ekşittim bir anlığına ama yine de yanında ilerledim.
Elimi adamın bir omzuna koydum ve yavaşça elimi diğer omzuna doğru kaydırıp kolumu ensesinden geçirdim. Adam kaşları çatık beni izlerken karşımızdaki kadının gözü koluma takılmıştı.
“Ah, güzelim. Nişanlımın seninle bugünkü eğlencesi burada sona eriyor. Kendine yeni bir av bulmalısın. Bu kapıldı.”
Gülerek söylediğim sözlere ikisi de anlam verememişti. Ama kadın hemen kalkıp gitmişti.
“Nişanlın?” dedi adam anlamadığını belirtircesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Adventure"Adios amigo." Söylemeyi en çok sevdiği cümlelerden biri olmuştu her zaman. Arkasında bıraktığı cesetlere bakarak söylerdi bu iki kelimeyi ve yüzündeki gülümsemesiyle uzaklaşırdı. Nedeninin ne olduğunu sorgulamadan yerine getirdiği emirler yüzünde...