Medyada ki Mustafa.
___________________Mustafa bir türlü konuşamıyordu. Ama sonunda söze başladı. "Babam işlerini büyütüyor. Ankara'dan çok güzel bir teklif gelmiş. En doğrusunun oraya taşınmak olduğunu düşünüyor. Yani Ankara'ya taşınıyoruz."
Bunun üzerine büyük bir şok yaşamıştık. Eylül "Nasıl ya yok musun artık sen?" demişti ağlamaklı bir sesle. Mustafa umutsuzca kafasını salladı.
"Gitme Mustafa ne yaparız biz sensiz?" Derya bunu derken gözünden bir damla yaş düşmesine izin verdi.Ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Kendimi enkazın altında kalmış gibi hissediyordum.Üçümüzde gidip Mustafa'ya sarıldık.
"Ne zaman taşınıyorsunuz?"
Mustafa Derya'ya baktı. "Eşyaları toplamaya başladık en geç iki güne gidiyoruz."Gerçekten yıkılmıştık. Mustafa kısa sürede kardeş gibi değerli olmuştu benim için. Ortalığı yatıştırmaya çalışan ama yeri geldiğinde kavganın alâsını yapıp seni koruyan biriydi. Sevecendi.
Alp gelip bana sarılmıştı. Destek olmaya çalışıyordu ama kendimi çok kötü hissediyordum.
Eylül mutsuzca bize baktı. "Kuzenlerimi arayayım yarın ki buluşmayı erteleyelim. Biz hep beraber birşeyler yapalım lütfen." Herkes bu dediğini onayladı.
Eylül kuzenini arayıp olanları anlattı. Kuzeni de anlayışla karşıladı. Yarın saat 12.00 de alışveriş merkezine gidecektik. Hepimiz ayaklandık. Evden dışarı çıktığımızda Alp üzgünce bana baktı. "Seni ben bırakırım."
Kafamı tamam dermiş gibi salladım. Herkesle vedalaştıktan sonra Alp'in arabasına bindim. Alp'te bindi ve arabayı çalıştırdı.
Bir süre arabada sessizlik oldu. Alp biran kafasını bana çevirdi. "Üzme kendini." Mutsuzca ofladım. "Nasıl üzülmeyeyim Alp? Mustafa'nın benim için kardeşten farkı yok. Onun gidecek olması beni çok üzüyor.
Alp anlarcasına baktı. "Mustafa'nın gitmesi benide üzüyor. Ama seni üzgün gördükçe ben daha çok üzülüyorum."
Sonra arabada büyük bir sessizlik oldu. Eve geldiğimizde Alp bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Kokusunu içime çektim. Büyüleyici bir kokusu vardı. Adeta huzur veriyordu. "Kendine iyi bak yarın alırım seni." "Tamam." dedim ve arabadan indim. Ben eve girene kadar orda bekledi. Eve girdikten sonra araba çalıştırılma sesi duyuldu.
___________________________
Sabah saat 10 da kalktım. Aşağıya inip bir kaç parça şey attım ağzıma. Yukarı çıkıp duş aldıktan sonra hazırlanmaya başladım. Saat 11:30 olmuştu. O sırada içeri Kerem girdi. "Prenses dünden beri bir mutsuzluk var üzerinde. Neyin var?"
"Çok yakın bir arkadaşım Ankara'ya taşınıyormuşta ona canım sıkıldı."
Kerem bileğimden tutarak beni yatağıma oturttu. Sonra kendi de yanıma oturdu.
"Üzme kendini bu kadar. Bir süre sonra herşeye alışıyor insan."
Mutsuzca ofladım. "Sen bırak şimdi beni dün ne oldu Ceren'le anlat bakalım." Keremin gözünün içi güldü resmen. Sırıttı ve derin bir nefes aldı.
"Beraber bi kafeye gittik. Biraz sohbet ettik. Bi görsen nasıl tatlı tatlı konuşuyor."
Kerem'e bakıp güldüm. Kerem biraz utanmış gibi oldu.
"Ela ben karar verdim. Ceren'i seviyorum. Ona açılacağım ama ya kabul etmezse."Mutlulukla Kerem'e baktım.
"Bence hiç zaman kaybetmeden açıl. Onunda sana karşı hisleri olduğunu düşünüyorum ben."Kerem kararsızca bana baktı.
Ona bakıp gülümsedim. "Hem açılmakla bir şey kaybetmezsin. Tam aksine Ceren'i kazanmış olursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK Mİ? SEVİLMEK Mİ?
HumorSevecen bir kız düşünün. Acılara rağmen gülen. En önemli sözü gülmeyi unutma olan. Ukala bir çocuk düşünün. Aşka küsen. Ukala ama bi o kadarda tatlı. Bu iki kişinin yolları kesişirse ne olur. Ortaya nasıl bir hayat çıkar. Merak edenler oku bölümüne...