SS "2" UKALA ÇOCUK

1.3K 126 14
                                    

Medyada ki Alp.
...........................
Bölüm düzenlenmiştir
...........................

Eski evimizden daha güzeldi ama kanım ısınmamıştı bu eve.
Babam kaslı kollarının karşıtı olarak bana narince dokundu
"Odanı göstereyim mi?"
"Evet" dedikten sonra babamın arkasına takıldım.
Normalde babamı çok severdim gerçi kim babasını sevmezdi ama ben farklı seviyordum babamı.

Taki 2 yıl önce öğrendiğim şu habere kadar;
Babamın 18 yaşında başkasından bir oğlu vardı.Kerem şu an 20 yaşında ama bana göre halâ en ufak şeyde kavga çıkaran şımarık çocuğun teki.

İşin kötüsü annesi ölen bu çocuğu annem kendi oğlu yerine koydu ve babamı affetti.Aslında Kerem'in bir suçu yoktu ama gıcık oluyordum işte. Çünkü bunu ilk öğrendiğimizde annemin yüzünde olan o hayal kırıklığını hatırlıyorum.

Babam kapıyı açtı ve odaya girdik. Güzel bir odaydı. Yatak, çalışma masası, komidin ve dolap beyazdı. Çalışma masamın sandalyesi çiçek desenliydi. Yani tam benim ruhumu yansıtıyordu.

Kapı yavaşça tıklatıldı ve içeri annem girdi. Bavulumu içeri koydu ve babama kaş göz işareti yaparak babamın dışarı çıkmasını sağladı.

Anneme çok minnettar kaldım çünkü babamın herşey daha güzel olacak laflarını dinlemek istemiyordum.

"Biliyorum çok yorgunsun ama dışarı çıkıp birşeyler yeme kararı aldık. 15 dakika sonra aşağıda ol bi tanem." diyen anneme offf hayır dermiş gibi bir bakış attım. Annem kaşlarını kaldırdı ve itiraz istemezmiş gibi "Hayır demek yok." dedi. İçimi okumuştu vallaha.

Kafamı yavaşça iki defa tamam dermişim gibi salladım.
Annem odamdan çıktı. Üstüme siyah bir elbise giydim. Diz kapağının üstünde bitiyordu bu elbise.
Sarıya çalan kumral saçlarımı açık bıraktım. Rimel ve hafif bir parlatıcı sürdükten sonra aşağı indim.

"İşte şımarık prensesimizde geldi." diyen Kerem'e küçümseyici bir gülüş atarak "Ben hazırım" dedim.
Babamın yüzünden yorgunluk akıyordu. "Tamam ozaman çıkalım." Hep beraber kapıya yöneldik. Ayakkabılarımızı giyip dışarı çıktık.
              ..........................

Sade ama lüks gibi görünen bir restauranta gelmiştik. İçeri geçtik ve bir masaya oturup siparişlerimizi verdik. Kafamı yana çevirdiğimde yan masada oturan bir çocuğun çaktırmadan bana baktığını gördüm.

Hafif sarıya çalan saçları ve mavi gözleri vardı. Sanki baktığını görmüyorum klasik türk erkeği işte diye geçirdim içimden.

Elimi yıkamak için lavaboya gideceğimi söyledim ve masadan kalktım. Wc yazan yöne doğru ilerledim. Lavaboya girip elimi yıkadım. Lavabodan çıktım. Tam ilerliyordum ki önümdeki kabloyu görmedim ve takıldım. Az daha yere düşüyordum ama beni biri tuttu. Her kim tuttuysa doğruyu söylemeliyim ki çok güzel kokuyordu. Beni kimin tuttuğuna baktığımda yan masada oturan çocuğun kollarında olduğumu anladım.

Söylenmeye başlamıştım. "Bu kablonun burada ne işi var ya. Düşüyordum az daha"

Çocuk bana güldü. "Ne gülüyorsun ya?"  "Komiik." Kaşlarımı çattım "Ha ha."
Eliyle saçlarını düzenledi ve sırıtarak elini uzattı. "Adım Alp."

Elimi uzatıp uzatmama konusunda kararsız kalmıştım. Sonra ayıp olmasın diye elimi uzattım ve "Ela." dedim ve devam ettim "Düşmekten kurtardığın için sağol."
"Birşey değil kendi sakarlık yapıp başkalarına söylenen hırçın kız." "Hırçın kız derken" diye bir soru yönelttim tek karşımı kaldırarak. "Hırçınsın işte yalanmı?" Sinirlenip gözlerimi devirdim. "Tipsiz."

Çocuk bana baktı ve sırıtarak "Bana tipsiz dedin çarpılırsın bak." "Senin seviyene inmeyeceğim" dedim ve yürümeye başladım. Tabi yine "Hı hırçın kızmış, çarpılırmışım, ukala" diyerek söylendim ve masaya ilerledim. Geldiğimde yemekler gelmişti. Yemeğimi yemeye başladım.

Herkes yemeğini bitirdiğinde babam hesabı ödedi ve hep beraber kalktık. Kafamı yana çevirdim ve Alp denen çocuk bana garip bir sırıtışla baktı.

Dışarı çıktık ve taksi ye bindik. Babamın arabası hâlâ İzmir den gelmemişti.
                .............................
Eve geldiğimizde ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim.

Herkese iyi geceler dedikten sonra odama çıktım. Yarım kollu siyah buluzumun altına gri çok kısa olmayan şortumu giydim. Eylül ayındaydık ve hava hâlâ çok sıcaktı. Okulun açılmasına 1 hafta vardı ve ben hâlâ hangi okula gideceğimi bile bilmiyordum. Bunları düşünürken aklıma lokantada ki çocuk geldi. Şimdi bile düşünecek kadar önemsemişmiydim bu çocuğu sahiden.

Amaan neyse ukalanın teki dedikten sonra en az kendiminde onun kadar ukala olduğumu hatırladım. Sonra yatağıma uzandım, gözlerimi kapadım ve yatmanın verdiği rahatlıkla uykuya daldım.

SEVMEK Mİ? SEVİLMEK Mİ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin