OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİNİZ LÜTFEN⭐️❤️
☁️—satır arası yorum istiyoruum💜
Sabah gözüme çarpan güneş ışığıyla ya da güzel bir günaydın öpücüğüyle falan uyanmamıştım. Telefonumun rahatsız edici kuşlu alarm sesiyle uyanmıştım. Alarmı susturup, rahat yatağımdan zorlukla kalkmıştım.
Kişisel ihtiyaçlarımı gidermek için küçük olan ama bana yeten banyoma girdim.
Banyodan çıktıktan sonra dolabımın karşısına geçip kıyafetlerime baktım. Yine her zamanki gibi ne giyeceğim sıkıntısının tam ortasına düşmüştüm.
Sıkıntıyla oflayıp düz bir beyaz tişörtümle, her zaman rahat ettiğim siyah, bacaklarımı saran kotumu çıkarıp üzerime geçirdim. Islak olan saçlarımı açıp bırakıp bileğime tokamı geçirdim ve yüzümü renklendirmek için hafif makyaj yaptım. Kamera çantasını ve kendi çantamı sırtıma takıp ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Apartmandan çıktığımda, sokağın köşesindeki küçük tatlı kafeden kurabiye ve kahve alıp ilk bulduğum taksiye binerek şirkete gittim.
Şirkete varıp taksinin ücretini ödedim ve arabadan indim. Şirkette çalışanlarla birbirimizi selamlayıp, pratik odasına doğru elimdeki kurabiyeyi yiyerek adımladım. Odaya girdiğimde, Jimin şarkılarında dans ediyordu. Onu rahatsız etmemek için bir kenara geçip bacaklarımı uzatarak oturmuştum.
Beni fark ettiğin de müziği durdurdu.
''Merhaba,'' diyerek yavaşça mırıldanırken, taşıdığım sırt çantasından olmuş olacak ki sırtım ve omuzlarıma ağrı girmişti. Oturduğum yerden birkaç esneme hareketi yaparken, yanıma adımlayıp o da sırtını duvara vererek oturmuştu.
''Erken gelmişsin.'' Ağzımdaki lokmayı yuttum.
''Sen de erkencisin.'' Yarıya inmiş olan kurabiyenin ısırıksız tarafını ona doğru gösterdim. ''İster misin?''
''İsterdim ama diyetteyim.'' dedi gözlerini kurabiyeden ayırıp, yüzüme odaklanırken.
Beni nazikçe geri çevirdiğinde gülümsedim. Zayıftım ama karşımda zayıf olmasına rağmen diyet yapan bir çocuk vardı ve kurabiyeyi yemedim. Dizime koyarak ellerimi birkaç kez çırptım.
''Neden diyet yapıyorsun ki? Zaten zayıf görünüyorsun.'' Saçlarını geriye attığında gözüm saçların da oyalandı.
''Daha iyi görünmek için?'' Ellerini yere sabitleyip geriye doğru yaslandı ve başını arkaya atmıştı. Gözlerini tepeden üzerime sabitledi. İçimde oluşan tarif edemeyeceğim bir duyguyla Jimin'i izlerken tebessüm ettim.
Böyle de iyi görünüyorsun demeli miydim?
''Anladım.'' diyebildim sadece. Bana bakmaya devam ediyordu ve doğruyu söylemem gerekirse neden öyle baktığını merak ediyordum.
''İlk geldiğin gün,'' dedi dudaklarını ıslatarak. ''Seni kırmış olabilirim.'' Parmağıyla burnunun ucunu hafifçe kaşıdı.
''Kırılmadım.'' Gülerek konuştuğum da başını salladı.
''Öyle görünmüyordun ama.'' Onunda yüzünde bir gülümseme oluştuğunda benimle rahatlıkla göz teması kurmaktan çekinmiyordu.
''Ah sadece bozuldum.'' Sonunda pes ederek konuştuğumda güldüm.
''Özür dilerim. Hatırlanmayacak bir yüze sahip değilsin sadece benim hafızam kuvvetli değil.'' Dudaklarımı birbirine bastırıp, başımı sallarken yüzümden o aptal gülümsememi silemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
📷; cameraman
Fanfiction"Umutsuzluğa kapılmaya başlamışken, Jimin'in varlığı tüm her şeyimi unutturmuştu. Jimin benimleydi ve ben henüz kaybetmemiştim."