29

4.7K 311 46
                                    

💜

"Ne demek işimiz burada bitti?" Jimin sinirle sesini yükselttiğinde ellerini direksiyona vurmuştu. Nefesimi düzene sokup sakin kalmaya çalışarak bir elimi Jimin'in eline götürürken diğer elimle telefonumu çıkardım.

"Polisi arayacağım." Kilidimi açtığımda Jung Woo hızlıca elimden telefonumu almıştı. Yaptığı harekete sertçe bakarken telefonumu salladı.

"Bizi öldürürler." dedi elindeki telefonumla.

"Üyelere adresi mesaj at." Jimin'in keskin sesini duyduğumda, elinden telefonumu hızlıca aldım ve üyelerle olan grubumuza girip bulunduğumuz yerin adresini hızlıca yazmıştım ama yollamadan duraksadım.

"Onları buna karıştırmamalıyız."

"Kelsey ikiletmeden dediğimi yapar mısın lütfen?" Derin bir nefes alarak yazdığım adresi yolladım.

"Ne yapacağız şimdi?" Tedirgince sorduğum soruyla beraber Jimin yavaşça parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. Bizi iki araba ortasında sıkıştırmışlardı ve hiçbir atak yapmıyorlardı.

"Sıkı tutunun." Jimin bizi uyardığında elimi asla bırakmayıp sıkıca tutmuştu. Gaza bastığında arabanın tekerlekleri çığlık atmıştı. Gözlerimi sıkıca kapatarak bunun bir kabus olmasını diledim.

"Jimin dikkat et." Jung Woo'nun sesi ve arabada birden yükselen telefonumun sesiyle gözlerimi açıp telefonuma sarıldım. Suga'nın ismini gördüğümde hemen açmıştım.

"Neler oluyor?" Yoongi'ye cevap vermek üzereyken, aniden yaptığımız frenle birlikte elimdeki telefon düşmüştü.

"Siktir." Jimin derin bir nefes aldı.

"Bir şekilde buradan gidin. Ben onları oyalarım." Jung Woo'nun eli kapı koluna gittiğinde arkamı dönerek onu durdurdum.

"Hayır." dedim aceleyle.

"Hepimiz zarar göreceğiz. Jimin'e bir şey olsun istiyor musun?" Başımı olumsuzca salladığımda bir şey diyememiştim.

"Ya sen? Kelsey'in gözünün önünde acı çekmesini kaldırabilir misin?" Jimin de olumsuzca başını salladığında Jung Woo kapıyı çoktan açmıştı.

"Bu sadece gözümüzü korkutmak için." Kendi kendine mırıldanarak arabadan çoktan inmişti.

"Arabayı burdan çıkartamıyorum." Jimin bana döndüğünde gözlerindeki endişeyi hemen görmüştüm. "Arabadan inip ormanın içinden gidersek eğer-"

"Seni seviyorum." dedim sözünü kesip. "Seni çok seviyorum." Arabadan inmeden önce Jimin'e yaklaştım ve yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Seni seviyorum." dedi aynı şekilde. "Seni her zaman seveceğim." Dudaklarımızı kısa süreliğine birleştirip geri ayrıldığımızda aynı anda arabadan indik. Ellerimizi birleştirip koşarak ormanın içine daldığımızda ses çıkarmamaya dikkat ediyorduk. Bu geldiğimiz bölge sanki onların alanı gibiydi ve her yerden birisi çıkacakmış gibi hissediyordum.

"Jimin," dedim fısıltıyla. "İlerideki küçük kulübeyi görüyor musun?" Gösterdiğim yeri gördüğünde onayladı.

"Aklından geçenleri biliyorum ama güvenilir değil." dedi ve beni kendisine yakın tutarak yürümeye devam etmiştik.

"Telefonun yanında mı?" Jimin başını sallayıp telefonunu çıkarmıştı. "Sessize alalım." Bir süre soluklanmak için duraksadığımızda, duyduğumuz sesle birlikte aceleyle birbirimize bakmıştık. Gelen ayak sesleriyle birlikte Jimin elimden çekiştirerek koşmaya başlamıştık.

📷; cameramanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin