OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN 💖💖
Şirkette işim bittiğinde kendimi nihayet dışarıya atabilmiştim. Şirketin önündeki siyah geniş arabanın camından, Jungkook kendini sallandırırken bana el sallıyordu.
''Düşeceksin, düzgün oturamıyor musun?'' Sesimi yükselterek onu uyardığımda arabanın biraz gerisinde durdum.
''Araba hareket etmiyor ama." Kıkırdayarak konuştuğunda gözlerimi devirdim.
''Araba hareket etmiyor diye düşme ihtimalin yok mu yani?'' Alayla konuştuğumda, derin bir iç çekip koltuğa düzgünce oturmuştu.
''Annem gibisin aynı. Oldu mu?'' Mırıldandığında onu onaylarcasına gülümsedim.
''Söz dinliyorsun.'' Bana gözlerini devirmeye kalkıştığında yanına gidip saçlarını karıştırmamak için kendimi zor tuttum.
Bazen çocuk gibi oluyordu bazen ise öyle olgun davranıyordu ki gerçekten şaşırıyordum. O kadar çok mantıklı konuşmalarıyla ve ciddi halleriyle yaşından bazen şüphe ediyordum.
''Seni geçerken evine bırakalım.'' Hoseok başını camdan uzattı. Sormuş sayılmazdı ama yine onayımı almak için bekledi.
''Taksi çağıracaktım.'' dedim parmağımla yolu göstererek.
''Aynı yere gideceğiz. Neden boşuna taksiye binesin ki?'' Aynı yere gidecektik, haklıydı ama yük olmak istemiyordum.
''Olsun yine de be-'' Arkamdan başıma hafifçe vurup geçen Suga arabanın kapısını açtı. Şaşkınca baktığımda omuzlarını silkip eliyle arabanın içini gösterdi.
''Hadi bin. Boşuna taksiye binmene izin veremem.'' Omuzlarımı düşürüp arabaya doğru ilerledim. Arabadaki boş olan tekli koltuğa oturdum ve ben bindikten sonra Suga da binerek araba hareket etti.
''Baekhyun'un gelirken tavuk alacağına eminim,'' Bakışlarımı Jimin'e çevirdim. ''Sen diyettesin yer misin bilmiyorum. Senin için bir şeyler almamı ister misin?'' Gözlerini bana dikip düşünmeye başladı.
''Hayır, yurtta benim için hazırlanan yemek var. Onu yiyeceğim.'' Başını sallayarak konuştu. Gözlerini benden çevirdiğinde ben de çevirmek zorunda kaldım.
Tamam birden sarılmam gereksiz ve saçma olabilirdi ama aniden sevindiğim için boşluğuma denk gelip sarılmıştım işte.
İkimiz de utanmıştık ve aramızdaki o garip iletişim tekrar oluşmuştu. Zamanı birkaç saat geriye alsaydık sanırım tekrar sarılırdım. Diğer çocuklara da sarılırdım ne olacaktı ki?
Arkadaşçaydı sonuçta. Hem herkes hayatında Park Jimin'e ve diğer üyelere sarılabiliyor muydu? Hayır. Neyse ki şanslıydım.
''Geldik,'' Jin'in sesini duyduğumda, oturduğum yerden aniden kalkmıştım ve başımı sertçe tavana vurmuştum. Elim başıma giderken sızlandım. Birkaç kişi gülerken Jimin endişeyle bana baktı.
''Dikkatli olmalısın.'' Mırıldanırken, yerinden kalkıp elimi başımdan çekerek ellerini başıma götürdü. Saçlarımı ayırırken vurduğum yere baktı. ''Kızarmış.'' Ellerini çekmeden önce gülümseyerek ona baktım ve ayırdığı saçlarımı gülerek karıştırdı.
''Akşam gecikmeyin tamam mı?'' Koltukta duran çantamı aldım. Kapının hemen yanında oturan Namjoon bana kapıyı açtı.
''Teşekkürler.'' diye sırıttığımda benimle beraber güldü. Arabadan inip hepsine el salladım ve arkamı dönüp apartmana doğru yürüdüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
📷; cameraman
Fanfic"Umutsuzluğa kapılmaya başlamışken, Jimin'in varlığı tüm her şeyimi unutturmuştu. Jimin benimleydi ve ben henüz kaybetmemiştim."