yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen 🙏🏻⭐️iyi okumalar... 🖤
Jung Woo'ya bakmaya devam ederken öksürmesiyle birlikte kendime geldim ve hızlı adımlarımı yanına doğru yönlendirdim.
"İ-iyi misin?'' Elimi koluna çıkartmak istediğimde bileğime dolanan nazik eller buna engel olmuştu. Bakışlarımı çevirdiğimde Jimin'in gözleriyle karşılaştım. Benim yerime Jin ve Hoseok, Jung Woo'ya yardımcı olduklarında şirkete girdik. Jung Woo'yu koltuğa oturttuklarında keskin gözlerini üzerime dikti.
"Dayak yiyip duracak mıyım böyle? Artık buna bir son verelim lütfen. Gerekirse evlenelim gitsin.'' İsyan edercesine konuştuğunda yanımda duran Jimin, Jung Woo'nun ayağına tekme atıp, bakışları sertleşmişti.
"Tekrar dayak yemek istemiyorsan o sikik çeneni kapa." Suga'nın ağzından küfür duymaya alışmıştım ama Jimin'in ağzına böyle kelimeler alması bana yabancı gelmişti.
Jung Woo, Jimin'in kurduğu cümleyi umursamadan bana bakmaya devam etmişti.
"Aradıkları ve mesaj attıkları zaman onları yanıtsız bıraktığın için daha da sinirleniyorlar. Bunun farkıda mısın yoksa bu işi çocuk oyuncağı mı sanıyorsun?" Jung Woo'nun sinirlendiği belliydi ama onun dayak yemesinde benim bir suçum yoktu.
"Seni ben dövdürtmüşüm gibi konuşma lütfen." Sesimi sert tutmaya çalışsamda yüzü kötü durumda olduğu için bunda başarılı olamamıştım. "Her neyse," dedim elimi havada sallayıp dışarıya çıkarken. Cebimden telefonu çıkartarak annemi aradım. Birkaç çalıştan sonra açtığında normal çıkan sesi kulaklarımı doldurmuştu.
"Efendim?" Arkamda harekenlenme hissettiğimde tanıdık koku burnuma dolmuştu.
"Jung Woo'nun yüzü dağılmış halde şirkete geldi. Bu işte senin bir parmağın var mı? Ya da bir şey biliyor musun?" Sorum karşısında bir süre sessiz kalmıştı.
"Hayır." dedi kısaca ama sesi garip gelmişti. Doğruyu söylemem gerekirse inanmamıştım.
"Umarım öyledir." dedim daha fazla uzatmak istemeyerek. "Kapatıyorum." Bir şey demesine fırsat vermeden telefonu kapattım. Belime Jimin'in eli dolandığında yavaşça başımı çevirdim.
"Hadi gidelim." dedi yavaşça mırıldanarak.
"Jung Woo ne olacak? Ben yardımcı olabilirmişim gibi buraya gelmiş." dedim bakışlarımı Jimin'den ayırarak.
"Boşver o çocuğu." dedi hafif sinirli çıkan sesiyle. "Sadece gidelim." Başımla onaylarken aklıma o an bir şey gelmişti.
Tamamen içerideki Jung Woo'yu unutmuştum.
"Seni bir yere götüreceğim." dedim heyecanla ona dönerken. "Akşam bir işin var mı?"
"Hayır bir işim yok. Nereye götüreceksin?" O da benim gibi gülümsemeyle konuşmuştu.
"Sürpriz," dedim koluna girerken. "Tüm bu saçmalıklar bitince götürmek istiyordum fakat ne zaman biteceğini bilmiyorum ve geç kalmak istemiyorum." Sesimin durgun çıkmasını engelleyememiştim. Jimin adım atmayı bırakıp bana dönerek ellerini iki omzuma koydu.
"Hiçbir şey için geç kalmayacağız güzelim." Güven verici sesiyle konuştuktan sonra beni kendisine çekerek yavaşça sarıldı. Kollarımı beline ve boynuna dolarken dudaklarımı boynuna bastırdım. Jimin'den geri çekilirken bana yavaşça gülümsedi ve beraber şirketten çıktık.
Arabaya binerken kemerimi bağlamamda yardımcı olmak için üzerime doğru eğildiğinde yüzü saçlarıma değmişti ve kaşındığı için gülerek yüzünü buruşturdu. Benden geri çekilirken çeneme ufak bir öpücük kondurup çekilmişti. Öpücüğüne gülümseyerek karşılık verdiğimde çoktan arabayı çalıştırmıştı. Elini tutmam için kaldırdığında onu ikiletmeden elini tutmuştum. Elimin üzerini öperek kucağına doğru indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
📷; cameraman
Fanfiction"Umutsuzluğa kapılmaya başlamışken, Jimin'in varlığı tüm her şeyimi unutturmuştu. Jimin benimleydi ve ben henüz kaybetmemiştim."