Tapılası Erkek

224 15 0
                                    

Jade

Nefis bir kokuyla uyandım. Annemin beni uyandırmak için çok ilginç yöntemleri vardır. Şimdi de mutfaktan yaptığı tatlı kreplerin kokusunu odama yolluyordu.

Böyle zamanlarda insanların mutant güçleri olmadığı için onlara üzülüyordum. Aynı zamanda şanslaydılar da. Geçmişteki savaşları ve katliamları görmüyorlardı.

Gece gördüğüm rüya da güzel başlamıştı. Nick' in kuzenini görmüştüm. Blair her zamanki gibi sürtüklüğünü konuşturarak ona cilve yapıyordu falan. Hatta Sunny ile Blair kavga bile ediyorlardı ama konuştuklarını duyamamıştım çünkü biri beni onlardan uzaklaştırıyordu, karanlığa çekiyordu.

Etrafım tamamen karardığında parlak bir ışığın bana doğru yaklaştığını gördüm. Bu durumu ölmek ve cennetin ışıklarını görmek olarak yorumlayabilirsiniz ama yaklaşan ışık bana hiç de huzur vermiyordu.

Net görmek için gözlerimi bir kaç kere kırpıp açtım ve tek bi ışık değil parlayan bir yazı olduğunu gördüm.

28 Mayıs.

Yazı birbirine karıştı ve koyu mavi, laciverte yakın bir renk aldı. İkiye bölündü, birinin gözleriydi bunlar. Daha önce bana huzurla bakan bu gözler şimdi içimi donduruyordu. İkisinin etrafı kızıl bir halkayla çevrelendi ve beni adeta hapsetti.

Rüyamı - aslında kabusumu - hatırlayarak irkildim. Etkisinden kurtulmak için kendimi sıcak suyla tazeledim. Üzerimi giyinip kreplerin nerdeyse tadını aldığım kokusunu takip ettim.

Mutfağa girdiğimde "Günaydın kuzum," dedi annem, ayak seslerimi duymuş olmalıydı.

"Günaydın," dedim bende. "Kuzu yerine daha sevimli bir hayvan tercih ederim. Mesela kedi."

Annem masaya dönerek pişirdiği son krebi de tabağa koydu. "Kedilerin uzun tırnakları ve huysuz tavırlarıyla sevimli olduklarını düşünmüyorum."

Tabağımı kendime çekerek "Onlar hariç mırladıklarında çok sevimliler," dedim. "Ya da vazgeçtim. Senin kreplerin daha sevimli ayrıca tatlı, inanılmaz... Sen en iyisi bana Krep de."

Bana sarılıp saçlarımı öptü. "Jade, tatlım gergin gibisin. Birşey mi oldu?" Annelerin iç güdüleri işte. Bir de artı olarak mutant olmasını eklersek annemin telepatik güçleri tavan yapıyor.

Yemeyi bırakıp ona döndüm. "Kabus gördüm, önemli değil."

Sandalyeyi çekip yanıma oturdu. "Kabus mu, yoksa kehanet mi?"

"28 Mayıs'ı gördüğüme göre kehanet,"dedim tırnaklarımla oynayarak. Tedirgin olduğumda ve korkmaya başladığımda yaptığım istemsiz bir hareketti.

Annem ellerimi avuçlarının içine alıp güven verircesine sıktı. "O olaydan sonra binlerde 28 Mayıs geçti. Şimdikini de sorunsuz atlatacağız," dedi bir eliyle yanağımı okşayarak. Derin bir nefes alıp şöyle bir masaya baktı. "Hadi kahvaltını bitir, geç kalma."

Çantamı alıp kapıdan çıkarken annem odasından seslendi. O da işe gitmek için üzerini giyiniyordu. "Bu hafta içinde Olivia gelecek. Tahminimce yarın akşam gelirler. Okuldan gelince pasta yapalım, geç kalma."

Kafamı kapıdan evin içine doğru uzattım. "Balayından çok erken geliyorlar ama."

Annem de üst katın merdivenlerinden kafasını uzattı. Sevinçle çığlık aktarmasına "Büyükanne oluyorum!" dedi.

"Ama ben teyze olmak için çok gencim!" diye itiraz ederek kapıyı kapattım.

Okula geldiğimde Sunny arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Arabamı park edip yandaki yolcu koltuğundan çantamı da alıp arabadan indim.

"Geleceğe baktın ve bana haber vermedin!" dedi sinirle.

"Sana da günaydın Sunny," dedim abartılı bir şekilde. "Ayrıca benim geleceği gördüğümü nerden biliyorsun? Yine beni mi izliyordun!"

"Hiç de bile. Gece yarısı kehanet görüp Nick'le gecemi bozan sendin," dedi. Yine ben suçlu olmuştum. "Tek sen suçlu değilsin. Nick de okula gelen yeni çocuğun kuzeni olduğunu söylemedi. Daha sonra da onun da bilmediğini öğrendim."

"Düşüncelerimi okumayı kes!" dedim öfkeyle. Sakinleşip etrafıma baktım. Birşeyleri havaya uçurmadığımı kontrol ettikten sonra konuşmaya devam ettim. "Hazır kavga edip barışmışken barışma seksi de yapsaydınız."

Bana gözlerini devirdiyse de sonra "Yaptık zaten," deyip okula doğru yürümeye başladı.

Azıcık - sadece azıcık - seks bağımlısı olsa da Sunny'yi seviyordum. 12 yıldır arkadaştık hatta kardeştik. Yine de çekilmez biriydi.

Sınıfa girdiğimizde ilk gözüme çarpan şey Blair'ın yeni çocuğa güzel görünmek için taktığı takma kirpikleri oldu. Sevgilisi Vincent'a acıdım. Onu öpmek için eğildiğinde gözleri oyulacaktı. Aslında sevgili oldukları da söylenemezdi. İkisi de başkalarına sarkıyordu. Hatta bir kaç ay önce Vincent Zack'le çıktığımı bilmesine rağmen neredeyse ağzımın içine düşüyordu. Zack'le başka bir kavga sebebi daha çıkmıştı.

Ah, yine kendimi Zack'i düşünürken yakaladığım başka bir an.

"Şunun gözlerini kırpıştırışına da bak. 'Yeni Çocuk' haberimi çaldığı yetmezmiş gibi bir de yeni çocuğun kendisini çalma peşinde. O takma kirpikleri alıp bir yerine sokmak istiyorum."

Lexi' nin sözleri beni kendime getirdi. "İyiki söyledin. Dün, yani gece gördüğüm kehanette yeni çocuğun Nick'in kuzeni olduğunu gördüm. İstersen bu haberi kullanabilirsin," dedim.

Lexi'nin yüzündeki öfke bir anda kayboldu ve kahkaha atarak "Kehanetlerinin bir gün işe yarayacağını biliyordum," dedi. Beni bırakıp etrafına bakındı. "Başkası duymadı değil mi? Tekrar haberimin çalınmasını istemiyorum."

"Kehanetlerim daha önce işine yaramadı mı yani. Hatırlatırım geçen perşembe şimdi adını unuttuğum çok önemli bir haberi kehanettim sayesinde Blair'dan önce sen yazmıştın," diye çemkirdim.

Lexi ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı. "Özür dilerim. Peki çocuğun adını öğrenebildin mi?"

Adını söylemesini bırak çocuğun ne yüzünü görmüş ne de konuşmuştum. "Hımm," dedim dudağımı ısırırken.

Sunny söze atladı. "Daniel."

Lexi ve ben Sunny'ye döndük. Uzun süredir konuşmaya dahil olmamıştı ve orada olduğunu bile unutmuştum. "Çocuğun adı Daniel. Dün Nick söyledi. Okula beraber geleceklermiş," kolundaki saate baktı. "Neden bu kadar geciktiler onu bilmiyorum işte." Bana döndü. "Geleceğe baksana bi, gelmelerine ne kadar var."

Blair'ın yüksek 'Merhaba'sı üzerine üçümüz de kapıya baktık. Malesef Blair'ın aşırı kabartılmış saçları yeni çocuğu görmemi engelliyordu. Çocuk, Blair'ın cilveli hareketlerine aldırmadan yanından geçti - bu çocuğu şimdiden sevmiştim, Blair'ı kolay kolay kimse reddetmedi. Nick'le beraber bizim oturduğumuz sıraya doğru ilerlemeye başladılar. Tabi karşılama komitesini geçebilirlerse.

Bu sırada onu incelemeye başladım. Koyu yeşil, çok büyük olmasa da tam ideal büyüklükte gözleri vardı. Dikkatimi ilk gözleri çekmişti. Dolgun dudakları vardı - onlar da tam kıvamında. Hem çocuksu hem de olgun bir yüzü vardı. Her bir özelliği teker teker anlamsız olsa da hepsi birleşince Tapılası Erkek'i oluşturuyordu. Keşfim vücuduna doğru devam etti. Cılız değildi, kaskıydı. Tabi kolları fazla şişirilip gerilmiş balon gibi de durmuyorlardı.

Sonunda öğrenci okyanusunu geçerek yanımıza gelmeyi başardılar.

"Merhaba," dedi gülümseyerek yanağındaki gamzeleri ortaya çıkararak.

Olamaz! Bu gamzeleri tanıyordum.

Sunny ve Lexi'ye baktıktan sonra bana döndüğünde gülümseyen gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Jade..."

"Daniel..."

Büyülü SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin