Jade
İçimde büyük bir heyecan patlamasıyla dışarı çıktım ama ablam yerine babamla karşılaştım. İkimizde birbirimize gülümserken benim gülümsemem soldu.
Beni öyle görünce babam "Ne oldu?" diye sordu.
"Ablam geldi sandım," diye şikayet ettim. Babama mızmızlanmak küçüklüğümden beri sevdiğim bir şeydi. Uzun zamandır yapmıyorum ve formdan düşmüş olmalıydım.
"İstemiyorsan geri gideyim o zaman," dedi kapıdan geçerken.
"Bu söylediğin eskiden komikti baba," dedim bende onunla birlikte mutfağa giderken.
Elindeki torbaları masanın üzerine koyup annemin yanına gitti ve arkasından sarılarak yanağına bir öpücük kondurdu. Benim onları izlediğimden habersizdiler anlaşılan. Bıyık altından gülerken sessizce mutfaktan çıktım.
Bahçeye çıkarken kapı çaldı. Yine heyecanlandım ama bu kez dersimi almıştım ve sakin bir şekilde kapıyı açtım. Yine ablam değildi. Sunny'nin babası Nicolas Plum'dı.
"Merhaba Bay Plum," dedim gülümseyerek içeri davet ederken.
"Merhaba Jade. Bizimkiler nerede?" dedi içeriye göz gezdirirken.
"Bahçedeler," diyerek başımla arkayı işaret ettim.
Birlikte arka bahçeye geçerken Bay Plum, masada Bayan Plum ve Jacob'ın yanına oturdu, ben de Lexi'nin yanına oturdum. Lexi, bana doğru eğilerek sessizce "Sizinkiler nerede?" dedi.
İç çekerek "Mutfakta birbirlerini pişiriyorlar," dedim.
Lexi kıkırdarken Sunny, Lexi'nin diğer yanından bizim sohbetimize katılarak "Ben sana fırsatını bulmuşken Daniel'la odaya git demiştim," dedi o da kısık sesle.
"Bence de."
Başımın üstünden gelen sesle irkilirken sesin sahibine döndüm. Daniel saçlarımı öpüp yanıma oturdu. Yüzündeki yamuk gülümsemeye karşılık bende ona kocaman bir gülümseme sergiledim.
"Hadi ama çocuklar. Kendinize bir oda bulun," diye yakındı Lexi.
Diğer taraftan Sunny yine araya girerek "Söylemiştim," dedi melodik bir sesle.
Daha fazla onları dinlersem çatlayabilirdim. Sandalyemi geri iterek masadan kalktım ve evin yanından geçip ön bahçeye geçtim.
Ön bahçede çimenlere bakarak volta atarken yeni gelen misafir bana seslendi. "Hey, Jade."
Sesin sahibine döndüm. Joseph yanıma gelerek sıkıca sarıldı. Bende ona sarıldım. "Merhaba."
Kollarını çözüp "Lexi geldi mi?" diye sordu.
Sırıtarak "Evet, burada," dedim. Elini tutup peşimden çekiştirdim. "Haydi gel. Arka bahçedeler."
Bahçeye girdiğimizde Joseph' in elini bırakıp "Lexi. Bak sana kimi getirdim," diye seslendim.
Lexi yerinden kalkıp bize doğru ilerlerken yarı yolda buluştuk. Karşı karşıya durup barışmaya başladılar. Bende sırıtmış onları izlerken ikisi de bana döndü.
Bir Lexi'ye bir Joseph'e baktıktan sonra "Tamam mesaj alındı," diyerek yanlarından ayrıldım.
Tekrar masaya dönüp yerime oturdum.
"Joseph de geldi ama Nick hala yok," dedi Sunny telefonuyla uğraşırken.
"Ben çoktan geldim ama sen görmedin."
Sunny' nin baş ucunda sırıtan Nick'ten başkası değildi. Vampirler bir anda ortaya çıkarak şaşırtmayı çok seviyordu belli ki. Sunny, sandalyeyi devirecek bir hızla yerinden kalkıp Nick'in boynuna atladı.
Onlar aşklarını yaşarken annemin sevinç çığlıkları duyuldu. Herkes sesin geldiği yöne döndü. Ablam evin arka kapısında elleri şişkin karnının üzerinde, sırıtarak bize doğru ilerlemeye başladı. Arkasından da sevgili eniştem Demetri ve el ele annemle babam geliyorlardı.
İlk ben kalkıp ablama sıkıca sarıldım. O kadar uzun zamandır yoktu ki. Bir balayı bu kadar uzun sürmezdi ki, insaf. O burada yokken kendimi eksik hissediyordum. Şimdiyse tamamlanmış gibiydim. Küçükken çok kavga etmiş olsak da olgunlaşmıştık.
Demetri'yle de sarılıp merhabalaştıktan sonra ailemin ne zaman bu kadar genişlediğine şaşırarak onları izledim.
Herkes masada yerini aldıktan sonra bebeği de kast ederek "Nasılsınız?" diye sordum.
Ablam kekini yerken Demetri onun yerine cevap verdi. "İkisi de gayet iyi. Son kontrolleri yaptırdıktan sonra yola çıkalım dedik. Hazır hepimiz toplanmışken bebeğin cinsiyetini açıklayabiliriz." Demetri, ablama dönerek "Ne dersin, aşkım?" diye sordu.
Ablam lokmasını yuttuktan sonra "Erkek" diye bağırdı.
Erkek. Cidden mi? Ben kız bekliyordum.
Tabi bu düşündüklerimi dile getirmedim. Erkek bir yeğen de fena olmazdı. Aslında ben yaramaz olmasından endişeleniyordum.
Herkes iyi dileklerini iletirken benim gözlerim Daniel'a kaydı. Kaşlarını çatmış, masanın üzerinde birleştirdiği ellerine bakıyordu. Sol elimi ellerinin üzerine koydum ve hafifçe sıktım. Başını kaldırıp gözleri gözlerimi buldu. Yüzü gevşedi ve kaşları eski haline geri döndü.
Ne olduğunu sormak için ağzımı açmıştım ki yeni gelen misafirimiz lafı ağzıma tıkamakta kararlıydı anlaşılan.
"Yeğenimin gelişini kutluyorsunuz ama beni çağırmıyorsunuz. Bu beni çok kırdı Wendy."
Annem gibi ben de yeni gelen çiftimize bakakaldım.
Henry Queen.
Uuuuuuuup uzuuuuuun bir aradan sonra yeni bir bölüm yazdım. Bu aynı şapşırmak isteyip de hapşırarak gibi bir duyguydu. SONUNDA ÇIKTI dedim bölümü nasıl bitireceğime karar verdiğim an.
Yeni bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Sırlar
FantasyHerkes geleceğinin hayalini kurar ve nasıl olacağını bilmek ister. Ben rüyalarımda hep görüyorum. Geçmişi ve geleceği. Hepsi birer kehanet. Güçlerinizin olması güzeldir, tabi size öldüğünüzü söylemiyorlarsa.