(+18)
Lexi
Tatlı uykumu ani ve sert bir kapı sesi böldü. Sabahın köründe kim gelmiş olabilirdi ki? Japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmış gibi olan göz kapaklarımı açıp yatakta doğruldum.
Tam bu sırada kapı tekrar çaldı. Çalan odamın kapısıydı. Eve giren hırsız mahremiyete önem veriyordu demek ki, eve girip bir de kapı çalıyordu.
Bilinç altım duruma el koyarak bunun ne kadar mantıksız olduğunu hatırlattı bana.
Teşekkürler bilinç altım.
Oturup sırtımı yatak başlığına dayadıktan sonra kapımdaki kişiye "Gir," diye seslenip merakla alacaklı gibi çaldığı kapıyı açmasını bekledim.
Elinde tepsi, omzuyla kapıyı itti Joseph. Yüzünde yine o yamuk gülümsemesi vardı, benim yüzümde de şaşkın bir ifade.
Joseph içeri girdikten sonra ayağıyla kapıyı kapattı ve tepsiyi yatağımın ayak ucuna koydu. Tepsidekiler görüş alanıma girince onlara tepeden bakarak inceleme fırsatım oldu.
İki bardak - büyük ihtimalle taze sıkılmış - portakal suyu, birkaç dilim kızarmış ekmek, çilek reçeli, fıstık ezmesi ve taze meyveler. Sanırım cennetteyim!
Joseph, benim tepsidekileri incelediğimi - gözümle yediğimi - fark etmiş olmalı ki "Dudaklarını yalamayı kes. Onu ben yapmak istiyorum," dedi.
Bakışlarımı tepsiden ayırıp ona baktım ve dilimi ağzıma soktum. Aklıma gelen fazla uygunsuz düşünceler yerine "Annem ve babam nerede? Onları kolayca atlatmış olamazsın," dedim.
Tepsiyi bıraktığı yerden alıp yatağın yanında ilerleyerek komodinin üzerine koydu.
"Sabah ben geldiğimde çoktan hazırlanmış çıkıyorlardı. Beni içeri almaları için sadece arkadaşın olduğumu söylemem yetti." Bir süre düşünüp devam etti. "Aslında sevgilin olduğumu söylemek isterdim ama bunu onlara senin söylemeni tercih ederim."
"Söylesem de pek umursayacaklarını sanmıyorum," dedim duygusuz bir sesle. Eskiden olsa üzülürdüm ama artık ben de umursamıyordum.
Joseph ile aramızdaki sessizlik rahatsız edici olmaya başlayınca yatakta kayıp ona yer açtım. Elimle yer açtığım yere vurup "Gelsene," dedim.
Pikeyi kaldırıp yanıma oturdu. Komodindeki tepsiyi alıp kucağımıza yerleştirdikten sonra kahvaltımızı yapmaya başladık. Daha çok birbirimizi besliyorduk.
Kızarmış ekmeğin son parçasına bolca çilek reçeli sürüp ağzıma tıktım.
Gözlerimi kapatıp reçelin tadını çıkarırken zevkle inledim. Gözlerimi açıp dudağımda kalan reçeli yalarken Joseph'le göz göze geldik.
Gülümseyip "Çok tatlısın," dedi. Bakışları dudağıma kaydı. "Ama bir yeri atladın."
Başını eğip bana yaklaştı. Ciğerlerime hava gitmiyormuş gibi hissediyordum. Daha fazla hava alabilmek için dudaklarımı araladım ve içime sertçe hava çektim. Dudakları yavaşça dudağımın yanına değdi. Bulaşmış olan reçeli emdi ve birkaç santim benden uzaklaştı.
Gözleri koyulaştı ve bakışlarıyla benden izin istiyordu. Joseph ile tanıştığımız ilk zamanlar onu seveceğimi hatta sonuna kadar gideceğimi söyleseler inanmazdım ama artık seviyordum, hem de herşeyiyle.
Sertçe dudaklarıma saldırdı. Tüketircesine emiyordu. Yatakta ona doğru dönüp kollarımı boynuna dolarken bir şıngırtı sesi geldi. Anında Joseph'ten uzaklaşıp biraz önce kestiği nefesimi içime çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Sırlar
FantasyHerkes geleceğinin hayalini kurar ve nasıl olacağını bilmek ister. Ben rüyalarımda hep görüyorum. Geçmişi ve geleceği. Hepsi birer kehanet. Güçlerinizin olması güzeldir, tabi size öldüğünüzü söylemiyorlarsa.