Prusya Mavisi

73 5 0
                                    

Sunny

Duygularımı ilk harekete geçiren motosikletinin sesiydi. Başta bilinç altımın bana oyun oynadığını sanmıştım ama onu görünce gerçek olduğunu anladım. James.

Onu en son iki yıl önce görmüştüm. O zamandan bu zamana kadar pek değişmemişti. Zamanının çoğunu spor salonunda geçirdiği belliydi. Ama benim dikkatimi çeken gözleriydi. Gözlerimiz birkaç saniye kesişse de gözlerinin etkisini üzerimde hissettim. Öyle bir renkti ki, gri ve lacivertin karışımıydı. Prusya mavisi...

Masada yerini aldıktan sonra Nick'le konuşarak James'e bakmamaya çalışarak.

"Neyin var?" diye sordu Nick. Bende bir farklılık olduğunu anlamıştı.

Gülümsemeye çalışarak "Teyze olmak duygusallaştırdı galiba," dedim. En iyi yalanım değildi, kabul ediyorum. Yine de o anda aklıma gelenlerin en iyisiydi.

Ellerimi kendine çekip ellerinin arasına aldı ve güven vermek istercesine sıktı.

Hava kararmaya başladığında Nick'in avlanmak için gitmesi gerekti. Daniel da Nick'le gitti. Ben de yeşil renkli bahçe salıncağına, Jade'in yanına gittim.

Daha Jade'in yanına oturur oturmaz "Sende bir şey var," dedi.

Derin bir nefes aldım. "Psişik güçlerini benim üzerimde kullanma," dedim sert bir sesle.

Jade kolunu omzuma dolayıp beni yanına çekti. Ben de başımı omzuna dayadım. "İyi misin?"

"Hayır," dedim. Nick'e yalan söylemiş olsam da Jade'e yalan söylemek istemedim. "İçimde beni yiyen bir kurt var."

"Kurt mu?"

Başımı Jade'in omzundan kaldırıp fısıldadım. "Üç sene önce beni James'le tanıştırdığın zamanı hatırlıyor musun?" Başını sallayarak onayladı. "Ben James'den çok hoşlanmıştım ama onun beni sevmeyeceğini bildiğim için bir şey söylemedim. Bir sene boyunca ona aşıktım." Ben konuşurken Jade'in yüzü şekilden şekle girdi. "Sakın Nick'i sevmediğimi düşünme. Ona sevgimin büyüklüğünü anlatamam. O kadar çok seviyordum ki..."

Ben cümlemi tamamlayamayınca Jade devam etti. "İçine alıp orada yaşatmak mı istiyorsun?"

"O da olur tabi," dedim. "Ama James şu an çok kafamı karıştırıyor."

"Platoniklere olan aşk ölmez," dedi Jade. "Tabi senin platoniğin benim kuzenim olunca onu kötüleyemiyorum da."

Oturduğum yerden hızla kalkınca salıncak sallandı. "Gidip onunla konuşacağım."

Jade salıncakta dengesini sağlamaya çalışırken "Hangisiyle?" diye sordum.

"Tabi ki James'le," dedim. "O nerede?"

Jade'le bahçeyi gözlerimizle tararken bize doğru gelen Lexi'yi gördüm.

"Joseph benimle evde saklanbaç oynuyor," dedi sıkkın bir tavırla. "Bizi merak ederseniz diye. Haberiniz olsun."

Lexi yanımızdan ayrılırken Jade "James de haber verseydi keşke," dedi.

Bana dönüp kaşlarını çattı. "Ne duruyorsun. Git James'i bul," deyip omzuna vurdu. Ben de eve doğru ilerlerken arkamdan bağırdı. "İkinci kattaki dolaba bak."

Jade'in tavsiyesine uyup üst kata çıktım. Koridorun başından soldaki ilk kapıyı açıp içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapatırken kapatırken James'i koltukta gördüm. Elinde vodka şişesi vardı ve neredeyse yarısını içmişti. Gözleri kapalıydı, sızdığını düşündüm. Ürkek adımlarla yaklaşırken bilincinin açık olup olmadığından emin olmak için seslendim.

"James."

Göz kapakları haraket etti ve inledi. Elini kaldırıp parmaklarıyla parmaklarıyla gözlerini ovuşturdu. "Melek misin? Cehennemdeyim, senin burada olmaman gerek Melek," dedi dili dolanarak.

Ona biraz daha yaklaşıp koltuğun karşısında durdum. "Melek değilim. Benim Sunny."

Gözlerini bi kaç kere kapatıp açtı. Beni tanıyınca gülümsedi. "Merhaba Gün Işığı." Koltukta dikleşip yana kaydı. Eliyle koltuğa vurup "Gel, yanıma otur," dedi.

İki kişilik olsa da pek de geniş olmayan koltukta bana açtığı yere oturdum. O da elindeki şişeyi koltuğun yanına, yere koydu.

"Söyle bakalım, senin için ne yapabilirim?" diye sordu bana dönerek. Şimdi daha düzgün konuşuyordu.

Ben de ona doğru döndüm. "Seninle konuşmam gereken bir konu vardı ama sen ayıkken konuşsam daha iyi."

"Saçmalık," dedi yüksek sesle. "Daha kötü zamanlarım olmuştu. Sen bir de beni şişeyi bitirdikten sonra gör!"

"Hayır. Gerçekten bekleyebilir," diyerek geçiştirdim.

"Lütfen. Çok merak ediyorum," dedi alt dudağını sarkıtarak.

Biraz sonra yapacağım itirafın sonuçlarını düşünmeye çalıştım ama James'in ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Özellikle de içkiliyken.

"Tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?" Uzun bir süre gözlerime baktı. "Hatırlamıyor musun?" diye sordum tane tane.

"Sadece gözlerine daldım, Gün Işığı," dedi yamuk bir gülümsemeyle. "Tabi ki hatırlıyorum."

Gözlerine bakıp daldım. "Senden çok hoşlanmıştım."

Gülümsemesi hala yüzündeydi. "Sadece hoşlandığını düşünmüyorum Sunny."

"Ne?" Ooo Tanrım. Lütfen düşündüğüm şey olmasın.

"Kızların benden ne kadar hoşlanıp, ne kadar sevdiklerini anlayabiliyorum. Yeterince pratik yaptım."

'Ukala' diye yüzüne bağırmak istedim ama utancım ağır bastı.

Yeterince utanmamışım gibi devam etti. "En başından beri beni sevdiğini biliyordum."

Daha fazla gözlerine bakamadım. Başımı önüme eğip gözlerimi sımsıkı kapattım.

"Tabi bir de o gün düşüncelerini okumuştum," dedi.

Gözlerimi açıp başımı hızla ona çevirdim. "Bunu yapmış olamazsın!"

"Prusya mavisi demek. Göz rengimi tonuna kadar bilen ilk ve tek kızsın," dedi sırıtarak. Daha sonra biraz düşünüp ekledi. "Tabi annem hariç."

Konuyu dağıtmasına izin vermedim. "En başından beri biliyorsan, seninle konuşacağım bir şey yok."

"Doğru," dedi ciddi bir tonla. "Beni hala seviyorsun. Sivri dişli oğlana yazık oldu."

"Hayır! Seni sevmiyorum. Yani artık sevmiyorum. Nick'i seviyorum. Hem de çok," dedim sesim kontrolümden fazla yüksek çıkarak.

"Beni sevmediğine emin misin?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

"Kesinlikle," dedim kendimden emin bir sesle.

"Tamam. Hadi bunu test edelim. Öp beni."

"Ne!?" Şişeyi bitirmeden bile yeterince sarhoş olabiliyormuş.

"Öp beni ve bir şey hissetmezsen beni sevmediğine inanırım," dedi. Kurnaz bir gülümsemeyle ekledi. "Dilimi kullanmayacağım, söz."

"Bu çok kötü bir fikir," diyerek koltuktan kalkmak için hamle yaptım.

Beni kolumdan yakalayarak sertçe yerime geri oturttu. İtiraz etmek için başımı çevirmiştim ki çok yakın olduğumuzu fark ettim. Dudaklarına bakmamak için kendimi zorladım ama başarılı olamadım. Bana yaklaştığında tekrar durdurmasına fırsat vermeden koltuktan kalkıp dolaptan hızla çıktım.

Merhabaaaa. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Böyle bir şeyi ben de beklemiyordum. İşleri biraz karıştırmak istedim. Yaramazlık yapmayı seviyorum, elimde değil.

Yeni bölümde görüşmek üzere...

Büyülü SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin