Dedikodu

103 7 4
                                    

Lexi

Blair'ın yanından hızla geçerek okuldan dışarı çıktım. Brain'ı bulmak için park alanına çıkıp öğrenciler arasından parmak uçlarıma yükselerek arabasına bakındım.

Onu, beni beklerken arabasına yaslanmış bir halde buldum.

"Merhaba güzelim," dedi yamuk bir gülümsemeyle.

"Bırak şimdi rol yapmayı. Sen bizim yattığımızı mı söyledin!" diye bağırdım. Yanımızdan geçenler bize baktılar ama şu an o kadar sinirliydim ki umursamıyordum.

Yüzündeki gülümseme silindi. "Tabi ki ben söylemedim. Sana kim söyledi?"

Kafamın içindeki ampul yandı, hatta fazla voltajdan patladı. "Blair," dedim dişlerimin arasından.

"Onun için çok tahrik edici bir dedikodu malzemesi olmuştur," dedi Brain bıkkın bir sesle.

Sinirden köpürüyordum, yerimde duramıyordum. Dudaklarımı kemirerek etrafa bakarken Joseph'i gördüm. Bakışları o kadar sertti ki yapabilse beni delip geçecek gibiydi. Yine de o bakışların altında büyük bir kaos yaşanıyordu. Benim onunla yatmak istememe rağmen şimdi Brain'la yattığımı düşünüyordu.

Bir an gururumu boşverip koşarak yanına gidip ona sarılmak ve herşeyin bir yanlış anlama olduğunu söylemek istedim. Hatta neredeyse bunu yapacaktım da, eğer arabasına binip tekerlekleri inleterek park alanından çıkmasaydı.

"Özür dilerim," dedi Brain ben hala Joseph'in arkasından bakarken.

"Senin bir suçun yok," dedim. Zorla da olsa Brain'a döndüm. "Beni eve bırakır mısın?"

Başını sallayarak beni onayladı ve benim için kapıyı açtı.

Eve geldiğimizde teşekkür edip arabadan indim. Odama çıkıp üzerime toz pembe, bol bir kazakla siyah bir tayt giydim.

Yatağıma uzandığım sırada içeri Honey girdi. Sarı tüyleri ve turuncu çizgileriyle şımarık dişi bir kedidir kendisi.

O da yatağa sıçrayarak yanıma kıvrıldı. Onu okşamak bana hızır verirdi. Yine öyle olması umuduyla başını okşarken evin kapısı çaldı.

Annem veya babam olsa kapıyı kendileri açardı. Şimdi bu gelen de kimdi?

Honey'yi kucağıma alarak kapıyı açmak için merdivenlere yöneldim. Kapı, bu kez daha ısrarcı bir şekilde tekrar çaldı.

Kapıdaki sabırsıza kızmak için kendimi hazırlarken Joseph'le karşılaştım. Uzun bir süre birbirimizin gözlerine baktık. İkimizde orada bir şey arıyor gibiydik.

Joseph aradığını bulamayınca "Beni içeri davet etmeyecek misin?" diye sordu.

Kenara çekilerek içeri geçebilmesi için ona yol açtım. İçeri geçince ardından kapıyı kapattım. İkimizde orada dikilip kaldık.

"Bir sorun mu var? Niye geldin?" dedim endişeyle. Yoksa buraya gelmesinin başka bir sebebi olabilir miydi?

"Evet, bir sorun var." Okul çıkışında Brain ve beni gördüğünde ne kadar sinirliyse hala etkisindeydi. "O Brain pezevenginden ayrılacaksın!" diye kükredi.

Kucağımdaki Honey Joseph'e tısladı ve yere atlayarak merdivenlerden yukarıya çıktı.

Bana bağırdığı ve Honey'i korkuttuğu için ben de karşılık olarak ona bağırdım. "Seni ilgilendirmez!"

"Brain'dan ayrılacaksın, onu bir daha yanında görmek istemiyorum. Bir de öpüştünüz!"

"Sen Blair'la yatarken sorun yok, ben Brain'la sadece öpüşünce mi batıyor!" Söylediklerimi tekrar gözden geçirince pot kırdığımı fark ettim ve sustum.

Joseph de şok olmuştu. Kafasının içindeki ampulün tık sesini duyar gibi oldum. "Sen Brain'la yatmadın mı?" Sesi biraz öncesine nazaran daha sakin çıkmıştı. Bana bir kaç adım yaklaşınca elimi göğsüne koyarak aramızdaki mesafeyi korudum.

"Blair'la yatarken zevk aldın mı?" diye sordum soğuk bir sesle. Cevap vermemesi benim için bardağı taşıran son damla oldu. "Çık evimden!"

Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı, son kez kokumu içine çeker gibi. Gözlerini açtığında hafif buğulanmış olduklarını gördüm. Arkasını dönerek kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Kapıyı da ardından yavaşça kapattı.

Joseph

Lexi'nin evinden ayrılalı üç saat olmuştu. Eve gidip soğuk duşun altında hislerim körelene kadar kaldım. Saat on birde de bara gittim.

Yüksek bar taburelerinden birine oturup sek votka istedim. Kaç bardak içtiğimi saymamıştım ama çakırkeyiftim. Dün motorla giderken bile daha fazla içmiştim.

Platin sarısı saçlı bir kız yanımdaki tabureye oturdu. Bana doğru eğilerek "Bana bir içki ısmarlamaya ne dersin?" diye sordu davetkar bir sesle.

Ona boş bir ifadeyle baktım. Benim tepkime karşılık yüzündeki gülümseme soldu. Yerimden kalkarken kendi içkimin parasını ve fazladan bir içki parası bırakarak "Kendin alırsın," dedim.

Bardan çıkarken Lexi'nin söyledikleri beynimin içinde yankılanıyordu.

Blair'la yatarken zevk aldın mı?

Zevk aldın mı?

Zevk aldın mı?

Arabaya binince beynimdeki sesi bastırmak için müziği son ses açtım. Nereye gittiğimi bilmeden sürerken kendimi Lexi'nin evinin sokağında buldum.

Müziğin sesini kapatıp arabadan indim. İçeride ışık yanmıyordu. Saat çoktan gece yarısını geçmiş olmalıydı. Evin arkasına dolanıp üst kattaki odanın penceresine baktım. Hafif bir ışık perdelerden dışarı süzülüyordu.

Her zaman durumu abarttığım gibi yine öyle yaptım ve duvardaki sarmaşıklara tırmanmaya başladım. Pencereye geldiğimde yukarı kaldırdım, neyseki kapalı değildi. Ama başka biri de benim gibi düşünüp Lexi'nin odasına girebilirdi.

Arkamdan sessizce pencereyi kapattım. Parmak uçlarında yatağa yaklaştım. Uykusunda mırıldanıyordu. Anlaşılan rüya görüyordu.

Mırıldanarak kıpırdadı ve saçının bir tutamı yüzüne düştü. Tereddüt etsem de saçını yüzünden çektim. Hazır elimi uzatmışken hafifçe yanağını okşadım.

Bir anda eli bileğimi kavradı.

Lexi

Rüyamda Blair ve Joseph pinpon maçı yapıyorlardı. Hemde çıplak... Maç çekişmeli bir hal alırken Blair, Joseph'in karşıladığı topu sert bir şekilde suratıma doğru vurdu.

Yüzümü korumak için elimi kaldırırken elime elektrik akımı gönderdim. Avucumda pinpon topunu hissetmeyi beklerken bir kol tuttum. Tabi ki elektriği yiyen de kolun sahibi oldu.

Gözlerimi açarak kimin odama girdiğine baktım ve gözlerini kapatmış acı çeken bir Joseph'le karşılaştım. Hemen elimi çekerek kendine gelmesini bekledim. Yatağımın yanında diz çökmüştü.

Yatakta doğrulup ona doğru eğildim. "İyi misin?" diye sordum mahcup bir sesle. Yaptıkları yüzünden bazen onu öldürmeyi düşünsem de gerçekten bunu yapabilecek olmak çok kötü hissettirdi.

"Çok çarpıcısın Lexi."

"Soğuk espri yaptığına göre kendindesin," dedim. Suçluluk duygum geldiği gibi gitmişti. "Neden buradasın?" Sorduğum sorudan daha önemli bir soru aklıma geldi. "Odama nasıl girdin?"

Dizlerinin üzerinde emekleyerek yatağa biraz daha yaklaştı. "Pencereden."

O yaklaşınca ben de geri çekildim. "Geldiğin gibi geri git o zaman."

Nasıl olduğunu anlayamadan yatakta, yanımda Joseph'i buldum. "Saat çok geç oldu ve benim uykum var," dedi bana yaklaşırken.

Bu bölümde Lexi ve Joseph biraz barıştı sayılır :D.

Bu bölümü bugün okula gelmeyen Enç'e ve hikayemi yeni okumaya başlayan Sema'ya ithaf ediyorum :D

Yeni bölümde görüşmek üzere...

Büyülü SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin