Lexi
Brain da beni yanıltmadı. Evine - yani Moore'ların evine - gelmiştik. Şuan hiçbir şey umrumda olmadığından arabadan inip Brain'la beraber kapıya doğru yürümeye başladım.
Kapıyı siyah önlüklü bir hizmetçi bir kız açtı. Kız demek yanlış olur, benden büyük duruyordu. 20-25 yaşlarında gösteriyordu ve iyi bir fiziği vardı.
Brain içeri geçerken bende arkasından uslu bir kız olup onu takip ettim.
"Hoşgeldiniz, efendim."
"Merhaba," dedi Brain gözleri etrafı tararken. Sanki birini arıyor gibiydi. "Annem evde mi?" Şimdi anlaşıldı.
"Hayır efendim. Babanızla beraber dışarı çıktılar," dedi hizmetçi biraz kırgın bir sesle. Suratı da asılmıştı sanki. Yoksa...
"İyi. Biz yukarıda olacağız," dedi Brain. Bana bir göz işareti yaparak peşinden çağırdı.
Hizmetçiyse arkamızdan sesleniyordu. "Bir şeyler ister misiniz efendim?" diye sordu.
Brain neredeyse merdivenleri yarılamış olmasına rağmen arkaya doğru "Hayır, teşekkürler," diye bağırdı.
Brain hiç de Blair'a benzemiyordu. Böyle bir durumda Blair hizmetçiyi rencide etmek için elinden gelini yapardı herhalde. Sürtük şey ne olucak.
Merdivenleri çıktıktan sonra koridordan sola dönüp ilk kapıyı açıp içeri girdik. Burası Brain'ın odası olmalıydı. Karşı duvar tamamiyle camdı. Evin arka cephesi ormana bakıyordu ve camdan dışarıdaki harika yeşilliği ayaklar altına seriyordu. Hipnotize olmuş bir şekilde cama doğru çekildim. Tam ellerimi cama dayayacakken iz bırakmasından korkarak ellerimi geri çektim. Kim bilir buranın temizliği ne kadar zahmetlidir?
Ensemde hissettiğim nefesle irkilirken arkamdan belime iki el dolandı. Bana daha çok yaklaşarak dudaklatıyla boyuma baştan çıkarıcı öpücükler bırakmaya başladı. Bir süre devam ettikten sonra beni hızla kendine çevirerek dudaklarımızı birleştirdi. Ben de aynı istekle ona karşılık veriyordum.
Geri geri ilerleyerek beni yatağın yanına getirdi ve nazikçe üzerimdeki ceketi çıkarttı. Onu durdurmak istemiyordum. Ama hissettiğim Brain değil Joseph'di. Sanki o beni öpüyor, soyuyor ve yatağa yatırıyordu.
Dur bir dakika. Yatağa mı yatırıyor!
Sırt üstü yatakta yatıyordum ve Brain da üzerimdeydi. Ne yazık ki o hala giyinikken ben askılı bluzüm ve külodumla kalmıştım.
Şu an akışına bırakmak için neler vermezdim ama lanet olsun ki bakireydim ve sırf Joseph'den intikam almak için bekaretimi kaybedemezdim.
Brain'ı omuzlarından sert bir şekilde ittirerek kendimden uzaklaştırdım. Soran gözlerle bana bakarken altından kayıp çıktım. Yataktan kalkacakken beni kolumdan yakaladı ve sert bir şekilde geri çekti. Kolumun acısının şiddetiyle çığlık attım.
Anında kolumu bırakırken "Özür dilerim," dedi.
Bu kez ben ona soran gözlerle bakmaya başladım. Ne yani bana zorla sahip olamaya çalışmayacak mıydı?
"Hayır, saçmalama. Ben şerefsiz değilim," dedi sert bir sesle.
"Düşüncelerimi okumayı kes," dedim ama sesim istediğim kadar sinirli çıkmamıştı.
"Sana zorla sahip olmaya falan çalışmayacağım. Ama en azından benimle olmak istememenin nedenini bilmek istiyorum." Sitem eder gibiydi. Haklı da sayılırdı. Blair'la bir ara Kim daha çok kişiyle yatacak oynuyorlardı ve Brain açık ara olmasa da kazanmıştı. Yani o kadar kız onunla yatmak için sıraya girerken benim istemiyor olmam ona tuhaf geliyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Sırlar
FantasyHerkes geleceğinin hayalini kurar ve nasıl olacağını bilmek ister. Ben rüyalarımda hep görüyorum. Geçmişi ve geleceği. Hepsi birer kehanet. Güçlerinizin olması güzeldir, tabi size öldüğünüzü söylemiyorlarsa.