10 yıl önce
Daniel
Güneşli bir temmuz günüydü. Yaz mevsimini kavurucu sıcaklar yüzünden hiç sevmiyordum. Hatta bugün dışarı çıkmayı bırak, koşup oynamak aklımın ucundan geçmezdi.
Ama yine dışarıda, Gray ve Cooper evlerinin - yani Jade ve benim evlerimizin- arasındaki küçük parktaydım. Jade bizim evin arkasına dolaşıp odamın penceresine zihin gücüyle küçük taşlar atarak beni sabah sekizde uyandırıp dışarı çıkmaya ikna etmişti. Başkası yapmış olsa, köpek dişlerimi uzatır onu korkutup kaçırırdım. Ama Jade başkaydı. Ona hayır diyemiyorum.
Bazı zamanlar beni çok zorluyordu tabi. Bu da o zamanlardan biriydi. Jade elindeki Barbie bebeğini gözümün önünde sallayarak "Lütfeeeeen," diye yalvardı. "Bir kerecik."
Ben de inatla "Hayır, ben seninle Barbie oynamam. Ben bir erkeğim." dedim.
Elini yüzümün önünden indirdi. Arkasını dönüp elindeki Barbie bebeğini özenle giydirilmiş diğer bebeklerinin yanına koydu. En sağda duran erkek bebeğini alarak bana uzattı. "O zaman sen Ken'i oynat." Bu kız hiç vazgeçmez miydi? "Hem bana zorla çamurdan pasta yedirmiştin. Şimdi sen benim istediğimi yapsan ne olur?"
Tekrar itiraz edecekken annem seslendi. "Daniel, içeri gel. Seninle konuşmamız gerek."
Bu kez Jade itiraz edemeden ona arkamı dönerek eve koştum. İçeri girdikten sonra arkamdan kapıyı kapattım. Annemi mutfakta sandalyeye oturmuş, sanki zor duruyormuş gibi eliyle masanın kenarına tutunur halde buldum. Hiç iyi gözükmüyordu.
Endişeyle ona yaklaştım "Anne," dedim. "Ne oldu?"
Kendini zorlayarak başını kaldırdı. Uzun bir süre yüzümü inceledikten sonra masayı tutmayan elini kaldırarak yüzümü avucunun içine alarak okşadı. Titrek bir sesle "Babanı arar mısın? Hemen eve gelsin," dedi.
Başımı sallayarak onu onayladım ve koşarak salondaki ev telefonunu alıp babamı aradım. Eve geldiğinde beni üst kata, odama yolladı. Kulak kabartarak ne konuştuklarını dinlemeye çalıştım ama vampir güçlerimi tam kontrol edemiyordum. Ses çıkartmadan kapıyı açıp aradan süzüldüm. Daha iyi duyabileceğim bir yere gelene kadar merdivenleri teker teker indim.
Net duyabildiğim kadar yaklaşınca sessizce durduğum merdiven basamağına oturdum.
Babam tedirgin bir sesle anneme "Emin misin? Belki bir hata olmuştur," dedi.
Anneminse sesi titriyordu. Birşeyden korkuyordu. Babamdan korkuyor olamazdı, değil mi? "Eminim. Hamileyim. Doktor ultrasonda tam olarak ne olduğunu anlamadı ama ben anladım," dedi. "İçten içe beni öldürüyor."
Şaşkınlıkla tam ses çıkaracakken ellerimi ağzıma kapattım. Annem ölüyor olamazdı, ölemezdi.Karnındaki her neyse ona zarar veremezdi, izin vermezdim. Bunu düşünmek bile istemiyordum.
Babamın sesiyle kendime geldim. "Tarihten emin misin peki?"
Annem titreyerek nefesini verdi. "Evet, 28 Mayıs'ta birlikte olmuştuk. Bebek şuan iki aylık," dedi.
Babamın öfkesi sesine yansıdı ve adeta evi inletti. "Hayır." Sesini biraz daha kontrol ederek devam etti. "Sakın o şeyi bebeğin olarak görme. Çünkü o düşünceye bir kere kapılınca vazgeçemezsin."
Annem titrek sesiyle "Ama-" diye itiraz edecekken babam sözünü kesti.
"Hayır Elizabeth," dedi. "O şey bir Ubır. Kara Büyü'nün tohumu, bizim bebeğimiz değil."
Annemin dudaklarından bir hıçkırık kaçtı.
Annemin karnındaki bebek neden onu öldürmek istiyordu ki. Küçücük bir bebek anneme ne yapabilirdi ki. Kafamda bunun gibi sorular dolaşırken babamın sesi tekrar beni kendime getirdi.
"Kaleye gitmeliyiz. Bilgeler bunu hallederler,"dedi. "Kısa zamanda gitmeliyiz. Ben Daniel'a haber veririm."
Salondan gelen ayak seslerini duyunca hemen yerimden fırlayarak odama gittim. Kapıyı arkamdan kapatarak kendimi yüz üstü yatağıma attım. Hemen ardımdan da babam girdi odama.
"Daniel," dedi yatağın ucuna otururken. "Nasılsın? Geldiğimde konuşamadık."
Yatakta oturup "Annem iyi mi?" diye sordum.
Derin bir nefes aldı. Konuşmak istemiyor gibiydi. Gözlerimin içine bakarak "Beni dikkatli dinlemeni istiyorum,"dedi. Başımı sallayarak onu onaylayınca devam etti. "Annen iyi değil. Alamut Kalesi'ne gitmemiz gerek. Annen ancak orada iyileşebilir."
"Ama Alamut Kalesi yıkılmıştı. Bana öyle söylemiştin," diyerek itiraz ettim.
Babam yanağımı okşayarak "Doğru, öyle söylemiştim," dedi. "Ama kalenin sadece görünen yüzü yıkıldı. Toprağın altında kalan kısmı hala duruyor ve orada sana anlattığım bilgeler yaşıyor. Anneni ancak onlar iyileştirebilirler."
Ama ben Jade'den ayrılmak istemiyordum, gitmek istemiyordum. "Onlar yani bilgeler buraya gelemez mi?" diye önerdim.
Babam başını salladı. "Keşke öyle olsa. Kaybedecek zamanımız yok, gitmeliyiz. Ben annene yardım ederken sende toparlanmaya başla," dedi ve birşey dememe fırsat vermeden odadan çıktı.
Bende penceremin camını açarak aşağıya oyun parkına baktım ama Jade orada değildi. Koşarak aşağıya indim. Kapıyı açıp evden çıkarken babam beni kolumdan yakaladı. Beni eve çekip kapıyı kapattı. Dizlerinin üzerine çökerek benimle aynı boya geldi.
"Jade'le konuşmam gerek. Annemin-"
"Hayır," diyerek sözümü kesti. "Annenin durumundan kimseye bahsedemezsin. Jade'e sadece veda edebilirsin."
Başımı önüme eğerek "Yapamam," dedim. "Veda edeceksem hiç konuşmamak daha iyi."
Bana sıkıca sarılıp kulağıma doğru "Seni çok iyi anlıyorum ama veda etmek istemediğine emin misin?" diye sordu.
"Eminim, onun üzüldüğünü görmek istemiyorum," dedim.
Annemin başına gelen şey her neyse Jade' in de başına gelmesini istemiyordum. Eğer bu hastalık annemde varsa benden Jade'e de geçebilirdi ve ben ona böyle birşey yapamazdım. Bu hastalık geçene kadar onunla görüşemezdim. Herşey bittikten sonra geri dönecek ve Jade'e herşeyi anlatacaktım.
Toparlanmamız tüm gün sürdü. Zaten babam da gece yarısı gitmeye karar vermişti. Kimseye görünmeden ve sessizce. Arabaya doğru ilerlerken son bir kez dönüp Jade' in pencere camına baktım. Tekrar arabaya dönüp babama baktım ama o annemle ilgileniyordu.
Jade'in penceresinin altına gelip ellerimi duvara koydum ve bir kez olsun güçlerimi doğru bir şekilde kullanarak duvara tırmanmaya başladım. Bir insan beni görse Örümcek Adam sanabilirdi ama bu tüm vampirlerde olan bir özellikti.
Jade' in penceresine gelince durup içeri baktım. Yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Her zaman yaptığımız gibi sol elimi cama dayadım ve sağ elimin işaret parmağıyla kalbimin üzerine hayali bir x işareti çizdim.
Yemin ederim, geri döneceğim ve seni bir daha asla bırakmayacağım, sana veda etmeyeceğim. O zamana kadar hoşçakal.
Bence çok duygusal bir bölüm oldu :'(. Daniel'ın neden gittiğini açıklama ihtiyacı duydum. Zaten anlatıcaktım ama bu şekilde değil, yani geçmişe gitmeyecektim ama böyle de güzel.oldu gibi. Umarım beğenmişsinizdir :) Yeni bölümde görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Sırlar
FantasyHerkes geleceğinin hayalini kurar ve nasıl olacağını bilmek ister. Ben rüyalarımda hep görüyorum. Geçmişi ve geleceği. Hepsi birer kehanet. Güçlerinizin olması güzeldir, tabi size öldüğünüzü söylemiyorlarsa.