Hayatın Tasması

95 7 2
                                    

Lexi

Başka şansım yoktu. Peşinden gitmezsem ya soğuktan donacak ya da vahşi hayvanların beni bulmasını beklemeyecektim. Joseph'in peşinden tepeyi tekrar tırmandım. Tepenin ardındaki şeyi görüp bana döndü. "Burada bir kulübe var. Neden geri dönüyordun ki?" Cevap vermeden sadece peşinden gittim. Ayaklarım kulübeye doğru giderken beynim bulunduğu ortamı terk etti.

Kulübeden hiç bir yaşam belirtisi gelmiyordu. Joseph kapıyı çaldı, bir kaç saniye bekledikten sonra kulağını kapıya dayadı ve içeriyi dinledi. "Kimse yok." Kapı tokmağını tutup çevirdi ama tabiki açılmadı. Bana dönerek beni boydan boya süzdü. "Acaba seni koç boynuzu olarak mı kullansam?"

Kaşlarımı çatarak ona delici bakışlar attım ama soğuktan kasılmış yüzüyle pek etkili olmamıştı. Beni omuzlarımdan utarak kapıdan uzaklaştırdı. Ne yaptığını anlamaya çalışarak ona bakarken bir anda kapıya omuz attı. Kapı sarsılırken çatırdadı ama hala yerinde duruyordu. Joseph tekrar kapıya hamle yapmaya kalkınca onu durdurdum ve kapı kilidine elimi dayayarak konsantre oldum. Kilit hafif bir klik sesiyle açıldı.

Ukala bir tavırla omzumun üzerinden Joseph'e baktım, oda karşılık olarak gözlerini devirdi. "Seni taşımaktan yoruldum, yoksa tek vuruşta kırardım kapıyı."

Bu sefer ben gözlerimi devirdim. "Hatırlatırım sen de mutantsın. Kapıyı benim gibi açabilirdin," dedim ve içeriye girdim. Joseph de arkamdan gelirken birşeyler hamurdandı ama anlamadım.

Kulübeye girdikten sonra içeriye daha fazla soğuk girmesin diye Joseph kapıyı kapattı. Kapının arkasında basit bir askılık vardı. İçeriyi keşfe devam ettik. Mutfak odayla birleşikti. Joseph çantasını çıkararak kenara koydu ve buzdolabına yönelirken bende odaya bakındım. Şömine vardı, düşüncesi bile içimde bir kıvılcım çaktı. Aynı zamanda daha çok üşüdüğümü hissettim. Kollarımı bedenime dolarken yatağı fark ettim. Hayaller tekrar beynime süzülürken bakışlarımı yataktan uzaklaştırdım.

Yatağın yanında bir dolap vardı. İçinde fazladan sarılıp ısınabilecek bir şey bulma umuduyla hemen kapakları açtım. Tek bir battaniye vardı oda rutubetten küflenmişti ve üzerinde yeşil lekeler vardı. Yüzümü buruşturarak dolabın kapaklarını kapattım. Tek umudum yatağın üzerindeki yorgandı. En azından o sağlam görünüyordu. Çantamı çıkartarak dolabın yanına koydum. Yorganı ucundan tutarak kaldırdım ve içini kontrol ettim. İyi görünüyordu.

Buzdolabının kapağının kapanma sesiyle bakışlarım o yöne kaydı. Joseph gözlerini dikmiş bana bakıyordu. "Sen yatağa gir, ben birazdan geliyorum."

"Ne!" dedim tiz bir sesle.

"Şömine için odun toplayacağım, sen ısınmaya çalış." Çantasından montunu çıkarıp üzerine geçirdi. "Bensiz," diye de ekledi.

Yorganı bırakarak ellerimi belime koydum. "Gerek yok, sen varsın ya. Ayrıca balta yok. Nasıl odun toplayacaksın."

Montunu fermuarını çekerken "Odun olduğumu söyledin ya, onların dilinden konuşacağım," dedi. "Ciddi olarak soruyorsan eğer..." Ellerini kaldırıp parmaklarını oynattı. "...senin dediğin gibi güçlerimi kullanacağım."

Gözlerimi devirdim. "Sen ağacı kulübenin üzerine devirirsin." Kapıya yönelirken kahkaha attı ve dışarı çıktı.

Arkasından bakarken içimde güçlü bir titreme hissettim. Tekrar yorganı kaldırdım ve bu kez içine girdim. Cenin pozisyonu alırken ellerimi bacaklarımın arasına kıstırdım.

Dışarıdan büyük bir çatırtı sesi gelince yerimden sıçradım. Hemen sonra büyük bir şeyin düşme sesi ve ardından yer sarsıldı. Joseph gerçekten bir ağaç devirmişti anlaşılan. Birkaç kırılma sesinden sonra Joseph kollarında düzgün parçalanmamış kütüklere içeri girdi. Yerimden doğrularak ne yapacağını izlemeye başladım. Şöminenin yanında çömelip kütükleri gürültüyle yere bıraktı. Büyüklerinden beş tanesini şöminenin içine attı beklemeye başladı.

Büyülü SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin