Suçlu Olan Benim

21 0 0
                                    

Sunny

Nick'siz geçen bir gün daha.

James'le yaptığımız konuşmadan Nick'e bahsetmediğim için dört gündür yay gibi gergin geziyordum. Bu gerginliğim Kan Mührü'yle Nick'i de etkiliyordu, acıktırıyordu ve iki gündür avlanmaya gidiyordu. Bu sadece benim sorunum olmasına rağmen ona yansıttığım için vicdan azabı çekiyordum.

Bir de James'in bizim okula -hatta bizim sınıfa- geldiğini bilerek işkence çekiyordum. Tabi, bu konuda onu suçlayamazdım, her şey Henry'nin başının altından çıkmıştı.

Neymiş efendim, Jade o kadar çalışkanmış ki James de çalışmaya başlarmış. Jade, Daniel geldiğinden beri eskisi gibi değildi ki!

Ben de son dört gündür derslerime odaklanamıyordum. Bütün suçu James'e atmak isterdim ama olmuyordu.

Lanet olsun içimdeki platonik sevgisine!

James'i sevmediğime emindim aslında. Belki de dediğini yapmalıydım. Onu öpüp ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi kanıtlamalıydım.

Son dersin bitiminde çantamı alıp James'in yanına gittim. Sınıftan birkaç kızla sohbet ediyordu. Yanındaki iki kızı da kollarının altına almıştı.

Geldiğimi görünce bana göz kırkıp tekrar kızlara döndü. "Bu konuşmayı daha sonraya erteleyelim, kızlar. Gün Işığım geldi."

Kızlar dağılırken sözünü kestiği kızın kolunu tutup "En son ne değini unutma. Özellikle sanan ayrıcalık tanıyacağım," dedi.

James'in flörtöz tavırlarını görmezden gelirken kızın yanımızdan uzaklaşırmasını bekledim. Tabi ki o da kız uzaklaşırken kalçalarını süzdü.

Çantamı James'in sırasına koydum. Bana döndüğünde "Bana güzel bir lakap takmış olabilirsin ama" bastırarak "aramızda," dedim.

Ellerini teslim olurmuş gibi kaldırdı. "Özür dilerim." Eski flörtöz haline geri döndü. "Sana nasıl yardımcı olabilirim," dedi ve dilini çıkarıp alt dudağını yaladı.

Sinirle "Düşündüğün gibi değil!" dedim.

"Ne düşünüyordum ki?" Biraz durduktan sonra "Ya da ne düşünmemi istersin?" diye sordu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Baştan alalım."

Gözlerimi açtığımda çok yakınımdaydı. "Nereden istersen oradan başlarım," dedi fısıltıyla.

Onu göğsünden itmenin iyi bir fikir olmayacağını bilerek geri geri gittim. Neyse ki yaklaşmadı. Bundan cesaret alıp konuşmaya başladım.

"Haklı olduğuna karar verdim," kesin bir şekildi.

Ve tam olarak ne söylediğimi idrak edemeden yaklaşıp onu öptüm. Donup kaldı. Dudaklarımı hareket ettirip biraz daha öptüm.

Gerçekten bir şey hissetmiyordum. Nick'le olduğu gibi değildi. Bu sadece bir öpücüktü. Çok iyi yontulmuş bir heykeli öpmek gibiydi. Dudaklarının şeklinin gerçekten çok iyi olduğunu inkar edemem ama bir kıvılım hissetmiyordum.

Ta ki James öpücüğüme karşılık verene kadar.

Öpücüğü benim yönlendirmeme izin verdi. Bir an ne yaptığımı unuttum. Sonraysa nerede olduğumuzu.

Ben duraksayınca kontrolü ele aldı. Onun beni yönlendirmesine izin verdim. Ne izin vermesi! Onun insafına kalmıştım. Sol yanağımda hafif bir dokunuş hissettim. Eli, sol yanağımdan yavaşça başımın arkasına doğru haraket etti ve saçlarımı kavradı. Saç köklerim karıncalandı.

Büyülü SırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin