avuç içlerinde...

26 5 1
                                    

avuç içlerinde ...

tam da o an hiçbirşeyin umrunda olmadığı o an 

mutluluğu avuç içlerinde hissedecek kadar kırılgan bir beden 

ve kaybetmemek için korkuyla sıkı sıkıya tutmaya çalışan minik bir kız ...

ne kadar çabalasa da beklediği hayattan umduğu o mutluluk denen şey asla gelmeyecek .çünkü gelmemek üzere gitmişti bir çoğumuzdan.

kör bir hevese kaptırmıştık kendmizi.her defasında mağlup gelsek de yeniden yeniden peşinden gitmiştik.biz ne kadar peşinde koşsak da birşeylerin hep bizden birer iyi niyetle uzaklaşmıştı.tek maksadı hissiz bir topluluk parçası elde etmek miy di bu dünyanın ?

nasıl kulakları acımazdı haykırışlarımızdan,görmez miydi kan ağlayan gözlerimizde onca şeyi?

dünya ikiye bölünmüş bir savaş alanı gibi adeta.bir yanında bizim gibiler öteki yanda bizden kat be kat farklı olan o acımasız ve  kalpsizlerdi.

büyük bir savaş içindeydik ve verdiğimiz her bir ölü duygu onlara bir acımasız daha kazandırıyordu.zaman geçtikçe taşlar yerinden oynuyor yerin altında insanlar tırnakları  kanaya kanaya her bir kaldırım altında cesetlerini arıyordu.ceset dediğime bakmayın.bu savaşın bizden aldığı tek ceset beyaz gül kokan masumane beyzına siyah bulaşmış birer duygu parçasıdır.ruhlarını karanlıktan korktuğu halde aşık oldukları o gökyüzünde asmışlardır.ve bu öyle bir acı değildir.

kan kaybından öldüğün halde vücudunda yara izi bile yoktur.en içler acısıda bu olsa gerek.

kimsenin görmediği varlığı bile olmayan bi yaradan yavaş yavaş ölüyorsun.ve bu yarayı o savaşta kalbinin tam ortasına aldığından birtek senin haberin var.neyin bedeli bu suskunluklarımızda kalan acılar?

ve bir insan daha ne kadar bedel ödeyebilir ki susarak?

anlaşılmayarak,

kaçarak,

kör bir şekilde,

sağır,

ve kalbi tökezleyerek?

her kaçış adımında ayağına dolanan o kelimelerle daha ne kadar bedel öder bir insan ?

susması gereken konular azaldı sanarken çoğalması adil olması mı bu hayatın?

bu şekilde mi savaşmaya devam edecek hayalleri ölü bahar bahçe kokan insanlar ?

cevapsız sorularla daha ne kadar dolacak o boş sayfalar peki ?

bitmeyen bir defter yoktur elbette.bu defter acaba son sayfasında tüm cevapları verecek mi bizlere?

mürekkeple buluşunca bu acımasızlığın cevapları acaba kalem yazmak isteyecek mi bir daha kelimelerini?

her beyaz sayfasını siyahıyla kirlettiği için akıttığı o mürekkeplerini bir daha kelimelere sunabilecek mi acaba ?

ya bir gün kalem bile yazmaktan aciz kalırsa hayat karşısında?

o zamanbu cevap için  çevirecek çok sayfası daha var bu yaralı ellerin...


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Hayattan SayfalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin