Adım atsak düşüyoruz, hayal kursak kanadımızı kırıyorlar. Öyle bir yerde yaşamak için çabalıyoruz ki. Bu şehir girdap! Her şeyi içine alıyor. Tek kuralı da yalnızlar kaybediyor. O şehirde girdaptan santimetreler uzağında bir ev. Evin içindeki o karanlık oda... Odada ki: Gözyaşları bile bir kezzap gibi iz bırakan, tıpkı karanlık odası gibi hayatın da ona dört duvar olduğu çaresiz, kanadı kırılmış bir kuş. Evet, Aslında kuşlar sadece bir kere gözyaşı döker, oda : İkinci kanadının da kırılıp, gökyüzünde süzülmesi gerekirken, en derin uçurumdan aşağı doğru süzüldüğü zamandır. Hayata, gökyüzüne, gökkuşağı'nın renklerine, özgürlüğüne alışıp karışmışken...
Bummmm...
Bunların hepsi sona erdi.. O minik kuş çaresizce kanatlarını çırpmaya çabalarken uçurumun sonuna geldi... Evet :
...
İşte yaşamla ölüm arasında ki o incecik çizgiyi karaladılar. Zigzaglı ve dikenli bir yolda; Kalbine giren dikene dayanamadı... Ki o minicik kalp bir damla gözyaşında ölüme yol aldıysa, o minnacık ayaklarla o yolda yaşaması mucize gibi birşey olurdu...