DÜŞMAN 13. BÖLÜM : SU DEPOSU

413 12 5
                                    

Bu bölüm biraz şaşırtıcı başlayacak biliyorum. İyi okumalar diliyoruuuum.

***CEMRE ***

"Cemre Arda'ya ulaşır mısın? Onun da gelmesi gerek. Telefonu kapalı."

Bana şarjının bitmek üzere olduğunu yazmıştı en son ama müdür demese bile benim de tek isteğim oydu zaten. Ardaya ulaşmak. Bir insan bu kadar özlenir miydi 4 günde?

Salıydı bugün ve daha yeni dönebilmişti. Sabah çalışmasına yetişememişti ve sonrasında da ben okul adına bir seminere katılmıştım. Yeni dönmüştüm. Öğle arasıyken hazır Arda'yla kulübemize kaçarız diye sevinirken müdür çağırmıştı. Üstüne üstlük Arda'ya da ulaşamıyorduk. "Tabi hocam." diyip ayaklansam da sinir olmuştum. Yine de "Şu çocuk bir gün beni uğraştırmadan durabilecek mi acaba?" diye homurdanmayı da unutmadım. Bunlar işimin bir parçasıydı. Sınıfına, kafeteryaya, yemekhaneye her yere baktım ama yoktu. Buralarda olurdu genelde. Okul sınırları içinde olmasaydı haberimiz olurdu, güvenlik arardı.

Sorunumuz kampüsün devasa büyüklükte olmasıydı. Bu yüzden yanımızda çağrı cihazı taşıyorduk işte Ardayla.

Uzatmadan kamera odasına yöneldim. Bir öğrenci olarak başkan değilseniz buraya girmeniz yasaktı. Güvenlik kameralarının kayıtları buradaydı. Canlı yayınlar da. Genelde disiplin için kullanmamız gerekiyordu kayıtları. Burdaki görevliler tanıdıktı o yüzden.

-"Samet Abi kolay gelsin." diye selam vererek girdim içeri.

-"Oo gel bakalım. Yine kimi yakıyoruz?"

Ben öğrencileri sık sık disipline gönderdiğim için resmen kanka olmuştuk. Gülümserken durumu açıkladım.

-"Valla bu sefer öyle bir niyetim yok. Benim baş belasını arıyorum. O arada bir vukuat görürsek yakarız birini."

-"Koray'ı mı? Daha demin sizin koridorda görmüştüm onu."

Benim baş belası diyince ilk anladığı Koray oluyordu tabi. Arda daha yeniydi buralarda.

-"Yok yok. Arda. İdare bekliyor kayboldu ortalıktan."

-"Haa. Ben yanlış şey etmişim. Tamam bakalım dur."

Birlikte bakmaya başladık ama okul devasaydı, yüzlerce kamera vardı. Birde görüntüler net olsun diye sayıları çoktu, yakın çekim yapıyorlardı. Bir beş dakikanın sonunda Samet Abi "Nerde bu çocuk?" diye homurdandı. Biraz daha baktık ama göremedik. En son nizamiyeyi aradım Samet Abi hala ararken. Arda'nın okulda olduğunu bir kez daha teyit ettirdim. Görüntülere bakarken birden "Dur!" diye bağırdım ama aslında benim kalbim durmuştu. Bir kelime daha edecek nefesi bile bulamadım. Göğsüm soluk alma hareketini yapamadı söndü kaldı. Kalbimdeki ağırlıktan mı yoksa midemdeki ağrıdan mı dem vursam karar veremedim.

-"Disiplin Arda'nın başına patladı desene." diye dalgayla karışık laf atınca Samet Abi içimden "Asıl benim başıma patladı." diye geçirdim ama o bunu bilemezdi. Bizi bilemezdi.

Gerçi biz diye bir şey az önce kalmamıştı.

Arda az önce yok etmişti aramızda her ne varsa.

Yutkundum ama bir şey diyemedim. Ne hissetmem gerekiyordu? Böğrümdeki taş fazla büyük değil miydi şuan?

Sevgilisini başka bir kadını öperken gören bir kadın ne yapardı ki? 

Yakıp yıkar mıydı?
Bağırır söver miydi?

Af peki. Af var mıydı?
Unutmak ya da? Mümkün müydü?
Bu acı bu öfke geçer miydi?
Bu kırıklık kırgınlık iyileşir miydi?

DÜŞMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin