DÜŞMAN 17.BÖLÜM : YAYLA

257 15 12
                                    

***CEMRE*** 

"Günaydın uykucu . Uyan hadi . Yemek vakti ." Ecem'in neşeli cıvıldamasıyla uyandırıldım. Esneyip gözlerimi ışığa alıştırmaya çalışırken ağzımın içinden "Ne yaptın kız gece? Ne bu neşe?" diye homurdandım.

-"Sana da yararlanılmıyor ha. Kalk hadi. Biz geldik."

Gözlerimi açınca yatağımın yanında oturan Ecem'in gördüm ilk. Işıl ışıldı. Gözlerinin içi parlıyordu bildiğin. Kafamı biraz çevirdim. Furkan, Baran ve Berrak. Furkan da gelip birden sulu sulu yapıştı yanağıma. Yüzümü buruştururken" Dur ya. "diye homurdandım. Ne diye bu kadar mutluydu bunlar? Konuşmak istiyordum ama zor geliyordu. Allah bu günleri de gösterecekmiş." Oh be. Maşallah benim prensesime. Nasılsın bakalım bugün? "

Bu neşeleri iyiydi değil mi? Dünkü o enkaz hallerinden sonra hele... Onlar yerinde olmayı hayal bile edemezdim... Benim durumum daha iyiydi onların yerinde olmaktansa. İçim acımıştı Koray 'ı öyle çıldırmış gibi hem gülüp hem ağlarken görünce. Ya da Ecem. Kafayı yemiş gibi görünüyordu hemde doğum gününde. Bu ışıldayan hali çok daha iyiydi. Keyiflerini bozmamaya çalıştım.

-"Aynı boktanlıkta. Saat kaç?"

-"Daha erken. Koray' ı 3 saat önce gönderdik." diyince Ecem Berrak atladı.

-"Arda'yı da. Biz geldiğimizde o da buradaydı. Senin yanında uyumuş kalmış." diye iğneleyen bir şekilde konuşunca dün Furkan'ın söyledikleri geldi aklıma. İfşa olma sorunsalı. Arda 'nın tek taraflı ifşasıydı. Benlik bir şey yoktu. Kaşlarımı çatıp "Arda mı?" dedim sadece. Kendimi kurtarmak için. Nereye gittiğimiz belli değilken her şeyi çöpe atacak değildim. Baran anladı oyunuma ayak uydurdu hemen.

-"Kızma. Ben çağırdım. Çocuk o kadar perişan oldu diye. Belli ki seni seviyor. Konuştu mu senle hiç?"

-" Hayır. Baran. Yapma. Çok karışır ortalık. Acıktım."

Konuyu orada kapattım ama uyanık kaldığım nadir zamanlarda da Arda aklımdaydı. Onu görmek nasıl olurdu bilmiyordum. Yaptığı şey... Tarif edilemezdi ve aklımdaki tüm şüpheleri yok etmişti ama...

Ondan önce kötü şeyler de yapmıştı.

Hemde onu yaralı görmeyi şuan da kaldırabilir miydim bilmiyordum. Her hücrem her saniye çığlık atıyordu zaten. Darmaduman olmuştum. Nasıl toparlanacaktım bilmiyordum. Daha kötüsü bunu düşünecek kadar enerjim bile yoktu. Yine de yemek yedikten sonra kendimi daha iyi hissettim. Hatta bir tabak daha istedim. Zaten hafif ve sulu yemeklerdi. "İştahının olması iyi bir şeymiş. Hemen toparlanacaksın bebeğim. Benimle İzmir'e gelirsin. Ben sana iyi bakarım. Bazılarının aksine. Hatta belki benimle yaşamaya başlarsın. Orası buradan çok daha güzel ve yaşanası." diyince Baran, Furkan "Bok gider." diye hırladı oturduğu yerden. Ecem de saçımdan okşarken "Gitmek yok bir daha." diye cevapladı.

-"Bilmiyorum. Bir daha size güvenip de onu burada bırakır mıyım? Yeterli olmadığınız ortada. Çok istiyorsanız siz de gelirsiniz."

-"Seninle gelecek olsaydı 3 sene önce gelirdi. Gitmek yok. Niye gelsin ki zaten? Burada birlikte mutluyuz. Değil mi bebek?"

Ecem'e gülümserken sessiz kaldım. İzmir'e değil belki ama yurtdışına giderdim. Orada bir hayata başlardım. Kulağa güzel geliyordu. Tabi buradaki hayatımı bırakmak istesem bunu o an yapar giderdim. Beni engelleyen bir şey yoktu. Berrak bir ara lavaboya gider gitmez Baran "Ecem ya da Furkan. Berrak'ı oyalayın gidip. Ben de Arda 'yı çağırayım o arada. Bu akşam çıkacak hastaneden. Öncesinde görsün." diye çıkardı ağzındaki baklayı.

Ecem de Furkan da anında ayaklanırken "Hayır." diye itiraz ettim . Onlar neden itiraz etmiyordu? Aslında onu görmeyi çok istiyordum ama yüzleşmeye hazır değildim. Ne denirdi ki hayatınızı kurtaran birine? O biri hele bunun için kendi canını yok saydıysa?

DÜŞMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin