DÜŞMAN 15.BÖLÜM : SON SÖZ

273 16 6
                                    


*** FURKAN ***

Koray direkt bahçedeki büfeye yönelince bir şey yiyip içecek herhalde diye peşinden gittim. İki paket sigara ve çakmak isteyince "Hayırdır lan ?" diye sordum.

-"Kes sesini abi. Patlamak üzereyim. İstiyor musun?"

Reddedince uzatmadı. Birlikte girdiğimiz kapıya yakın bir kaldırıma oturduk. Hızla paketinin jelatinini açıp umursamadan yere attı. Düşünmeden yakıp içine çekince "Cemre duyunca sikecek." dedim.

Sikerdi duysa bu yaptığını. Koray özgür iradesi olan hür bir yetişkin gibi görünebilirdi karşıdan ama hepimiz Cemre'nin bize koyduğu kurallarla yaşardık. Koray karşıya bakarken "Duyabilirse..." diye mırıldandı.

Duyabilirse.

Duyamama ihtimalinin yüksekliği kanımı dondurdu anında. Ne demekti bu? Düşünmeyecektim. Düşünmeyecektim. Belayı çağırmayacaktım. Kendimden emin bir şekilde "Duyacak." dedim. "Gidip ben ispitleyeceğim hatta."

Dönüp bakmadı bile. "Ya duyamazsa Furkan? Ya bir daha asla bizi duyamazsa? Napacağız? Biz onsuz napacağız?"

-"Düşünmek istemiyorum. İyileşmek zorunda. Başka yolu yok."

-"Sikeyim yolunu. Ölüyor. Minik kızım ölüyor ve hiçbir şey yapamıyorum! Onu kaybedemem! Furkan onsuz olmaz! Bir gün bile olmaz! Onu kendi ellerimle toprağa falan koyamam anladın mı? Üstüne toprak falan atamam! Onun tabutunu taşıyacak kuvvet yok bu omuzlarda! Onun cenazesini falan ayarlayamam ben. Her hafta gidip çiçek götüremem hayatında her hafta almamışken daha! Sikeyim Furkan! Biz o kıza hiç çiçek almadık! Şimdi çiçeklerle mi süsleyeceğiz her yanını! O daha 18 yaşında! Onun hayalleri var! Yaşayacağı bir hayat olması gerekiyor! Ondan zaten her şey çalındı! Yapayalnız bir çocukluktan sonra uzun güzel bir hayat yaşamak zorunda! Onun... Onun bir mezarı olamaz. Furkan... "

Birden hüngür hüngür ağlamaya başladı yüzünü dizlerine gömüp. İkimiz arasında duygularını dışa vurmakta rahat olan hep o olmuştu. Sevincini de acısını da öfkesini de. Şimdi dilediğince ağlardı ama ben onu bile yapamazdım. Gecenin bu saatinde büfedeki adamdan ve bizden başka neredeyse kimse yoktu ortalıkta. Koray'ın yaşadığı ızdıraba an an şahit oldum. Keşke onun gibi ağlayıp, bağırıp çağırıp yıkıp dökebilseydim. Zehrimi akıtabilseydim.

Benim zehrim banaydı. Koray ağlarken dediklerini düşündüm tek tek. Şimdi gelip bize o haberi verseler ne yapacaktık... Camiye karar verip mezar yeri bakmaya mı gidecektik? Hangi namaza müteakip kılınacaktı? Bir daha asla bana bakamayacak, sarılamayacak, gülemeyecek, konuşamayacak, patronluk bile taslayamayacaktı. Cemre'nin olmadığı bir dünyaya uyanmak nasıl olurdu ki?

Bulamadım cevabı.

Koray'a sordum.

-"Onsuz nasıl yaşayacağız Koray?"

Durdu birden. Yüzünü kaldırdı. Kıpkırmızı olmuş, şişmiş gözlerinde ufacık bir tereddüt bile yoktu. "Öyle bir hayat yok. Asla olmayacak."

-"Olmayacak." diye onaylayınca ben onu belindeki silahı çıkardı. Normalde yanında taşımazdı sık sık. Ama bugün de normal bir gün değildi. Yola çıkarken takardı biri saldırır boş yolda diye.

"Bir tane alabilir miyim?"

Komik ama aklıma ilk gelen yabancı kız sesinin mermi istediği oldu. Ortada silah vardı doğal değil miydi? Kafamızı kaldırınca Arda'nın kardeşi olduğunu fark ettik. İsmini duymuştum sanki ama hatırlamıyordum. Bu kız mıydı hastalanan geceleri? Başka kardeşi olmadığına göre öyleydi. Küçük gösteriyordu ama sağlıklı da görünüyordu. Ayaklarında aşırı marka ve pahalı olduğuna emin olduğum büyük spor ayakkabılar vardı. Altında siyah düz uzun bir tayt. Üstünde de bordo bir sweatshirt. Saçlarını öylesine toplamıştı. Yorgun ve keyifsiz olduğu netti ama başka ne olabilirdi ki zaten? Koray hiç bozuntuya vermeden cevapladı.

DÜŞMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin