Sokaklarda boş boş dolanıyordum. Nereye gidecektim ya da ne yapacaktım hiç bir fikrim yoktu. Boş ve anlamsızca, kan, ter ve morlukların arasında yürüyordum. Yoldan geçerken sarhoş olan insanlar bana tuhaf tuhaf bakıyor kimi zaman laf atıyordu. Yüzlerine bile bakmıyordum.
Az önceki de neydi öyle? O şey gerçekmiydi?..
HAYIR!
Ama bana dokundu...
O gerçek olamaz... Yani o... O şey... Gerçek değil..
Ama son derece gerçekçiydi.
Boynumda hissetiğim soğuk nefes aklıma gelince tüylerim diken diken oldu. Bana dokunuşu... O katı ve kuru ellerin beni eleyişi, midem bulandı ve sokağın ortasına kustum. Çevremden geçen bir grup kız bana doğru koşturdu ve bana bir kaç parça peçete uzattı.
"Aman Tanrım! İyimisin? Hastaneye falan gitmek istermisin?" Kısık bir sesle yanıt verdim. Sesimin bu kadar kötü çıkmasına ben bile şaşırmıştım.
"B...Ben iyiyim." Dedim ve arkama bakmadan yürümeye devam ettim. O an ne kadar utandığımın bir önemi yoktu çünkü ben o anda neredeyse kafayı yemek üzereydim.
"Sen güçsüzsün.." Korkuyla arkamı döndüm, kimse yoktu. Kulağımın arkasından bir gülüşme gelince yerimden sıçradım ve o tarafa döndüm. Kimse yoktu koşmaya başladım. Sokak arasından girip ana caddeye doğru koşarken bir grup evsizi görüp rahatladım. Evsiz olduklarından tehlikeliydiler ama o kız kadar değil...
Başımı önüme eğdim ve önlerinden geçmeye başladım. Gerçekten yola bile konsantre olamıyordum, göz ucuyla evsiz bir adamla gözgöze gelince ödüm b*kuma karşıtı. Gözleri yanmıştı ve siyah bir sıvı akıyordu. Koşmaya başladım. Caddeye çıktığımı anlamadan kendimi yolda buldum ve son anda birinin beni belimden tutup çekmesiyle arabanın altında kalmaktan kurtuldum. Kendimi onun vücudunda saklamıştım.
"Eliz?" Başımı şaşkınlıkla ve gözleri dolu bir şekilde kaldırıp indirmem bir oldu. Bu çocukta kimdi? Onun vücudundan ayrıldım. 1.80 boylarında kumral ve oldukça yakışıklı bir çocuktu.
"Eliz'di değil mi?" Başımı salladım. "İyimisin, pek iyi görünmüyorsun. Betinbenzin atmış." İyi olmaya çabaladığım bir sesle cevap vermeye çalıştım.
"Ben iyiy-" Aniden içimde geri kalan herşeyi kustum ama tuhaf olan bir şey vardı aynı zaman da kan da kusuyordum. Kusmam durunca.
"AmanTanrım, Eliz iyi misin?" Hayır diyerek itiraf ettim. Doğrulmama yardımcı oldu."Şurdaki barda WC var oraya gitmek istermisin?" Evet manasında başımı salladım. Beni kollarıyla kavradı ve dayanağım olarak kendini feda etti. Gerçekten de iyi biri olduğu anlaşılıyordu. Bir bara girdik içeride ki insanlar dans ettiğinden dolayı beni fark etmediler. Midem tekrar ağzıma geldiğinde koşarak tuvaletin kapısını açtım ve çocuğu dışarıda bırakıp kusmaya başladım. Kan kusuyordum. Kolum acayip bir şekilde yanıyordu, tekrar. Çocuk dışarda kalmamışt, koşarak yanıma geldi ve korkuyla bana baktı.
"Eliz ne yaptın sen?!" Ne demeye çalıştığını kustuğum lavabonun içine bakınca anladım. Son üç haftadır içtiğim tüm haplar geri çıkmıştı. Aman Allah'ım bu da ne haltı böyle?! Tekrar içim dışıma çıkıncaya kadar kustum. Heryer kan olmuştu. Çocuk gelip saçımı tuttu ve bana korkuyla bağırdı.
"Hastaneye gitmelisin! Gözümün önünde intihar ettiğini bilerek, öllmene izin vermem." Kanlar o kadar kötü kokuyordu ki, içimde bir şeyler kalmış olsaydı kesin kusardım. Bitkinlikle yere çöktüm. Çocuk bir sürü havluyu bana uzattı. Almadım bile... Elinde ki havluyu ben almayınca yüzümü, kollarımı ve boynumu temizledi. Hırkamı o kadar narin çıkartıyordu ki görende her an kırılabilirmişim gibi göründüğümü sanardım.
"Sen..." dedim kendimi zorlayarak. "kimsin?"
"Nicholas, kimya laboratuvarından." Hatırlamayacak kadar bitkindim. Yüzümü silerken çıt çıkarmadım. Dudağımı silerken. "Bunu kim yaptı?" Bir kaç dakika boyunca ses çıkarmadım.
"Babam."
"Or*spu çocuğunun tekiymiş." Gülebilseydim gülerdim ama o an bayılmamak için kendimi zor tutuyordum en az iki litre kan kusmuştum, şuan ayakta kalmam bile bir mucizeydi.
"Sana temiz giysi ve kan yapıcı yiyecekler lazım."
"Eve gidemem." Doğruldu ve ayağa kalktı.
"Burda bir kaç dakika bekle az ileride bir mağaza görmüştüm açıktı."
"Sanki bir yere gidebilirmişim gibi..." Dışarı çıktı ve bir kaç saniye sonra içeri geri girdi bana bir tabak meyve getirmişti. "Gelene kadar ye." Başımı salladım. Gittiğinde yavaşça doğruldum ama heryerim o kadar çok sızlıyordu ki, özelliklede kolum. Kolumu zorda olsa, inleeyerek kaldırdım. Bilğimde bir şey vardı iki damarım resmen dışarı fırlamış ve ortasında da dirseğimin iç tarafına gidrken kaybolan siyah bir damar vardı. Kaşlarımı çattım.
Bu nedir?
Bir kaç saniye sonra içeri biri girdi. Kapı ardına kadar açılmıştı. Başımı bile kaldıramadan, Darren burnumun dibinde bitmişti. Şimdi asıl utanç bütün vücudumu kavuruyordu. Yerde beti benzi atmış bir kız ve kanlar içinde ki elbisesi'nin film afişinden fırlamış gibiydim. Darren'ın yüzünde gördüğüm ilk duyguydu bu; Şaşkınlık.
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan - Aşk - Oyun
RomanceGözlerime Bakamıyorsun Çünkü Sende Karanlıktan korkuyorsun! Karanlığın içinde kaybolan kızın, Siyah parlak ışığın peşine düşmesi.... Kaybedilen geçmişin, Savaşılan ruhun, Siyah'ın içinde ki aşkın, Yalnız bir kızla birleşmesi gibi... İşte gerçek kara...