-Nasılsınız az kitleli okurlarım, açıkçası ben pek iyi değilim. Kalbim yanıyor son olanlardan sonra canım acıyor. Hepimizin başı sağolsun.Kaybımız büyük...-
"Darren!" Diye çığlık attım. Nefes alamıyordum. Aniden önümdeki karaltı çekilince mavi gökyüzüyle karşılaştım. Yerde öylece yatıyordum. Vücudumun yaşadığı şok o kadar büyüktü ki herşeyi engelliyordu. Masmavi gözlü bir çocuk beni yakamdan tutup salarken bile ne düşündüğümü bilmiyordum. Ağzını oynatıyordu ama sözler o kadar mantıksız geliyordu ki... Çocuğun gözlerinde ki umutsuzluğa baktım. Bana bu kadar tanıdık gelen gözler kime aitti? Beni kucakladı ve sırtımı dizine yasladı. Bir yandan sanki çok kırılganmışım gibi saçımı okşuyordu. Alnını alnıma dayadı ve yanağımı okşadı. Saçları gözlerime giriyordu ama gözümü bile kırpmamıştım. Çocuk geri çekildi ve bana bir daha baktı. Gözlerinden yaşlar akmasada hafif bir sulanma vardı ve gözlerinde ki acının haddi hesabı yoktu. Sanki onu diri diri gömüşlerdi... Topuzumdan kaçan saçlarımı geri attı ve alnıma bir öpücük kondurdu.
Beynimin uyuşmuş bir kısmı yerine gelirken, anılar birer birer yerine geliyordu. Saklanmış kutuların kilidi kırılıyordu ve her biri içinde ki büyük sırları saklıyordu ama hepsine açacak gücüm yoktu. Tek önemli olan gözümün önünde parlıyordu.
Darren...
"Eliz çok özür dilerim! Bu sen olmamalıydın seni vazgeçirmeye çalıştım ama seni durdurmaya gücüm yetmedi. Lütfen Eliz, lütfen gitme! Beni bırakma, ilk defa bir insan gibi hisettim beni şimdi bırakamazsın.Lütfn nefes al!" Bir saniye ben nefes almıyormuydum? "Eliz, sana ihtiyacım var." Kanımı donduran bu sözler her hücreme bir ok misali saplanıyordu.
Sana ihtiyacım var... Sana ihtiyacım var... Sana ihtiyacım var...
Derin bir nefes almamla onun başka bir tarafa fırlatılıp aşağı düşmem bir oldu. Yana düşen başımla Darren'ı görebiliyordum. Sinirli bir şekildeydi, gözleri simsiyah olmuştu ve tırnakları uzamıştı bana batanlar kadar olmasa da onlarda uzundu. Bana bakıyordu. Kulak çınlatan tıslamalar arasından Darren bağırmaya başladı.
"O olmaz!" Aniden bütün tıslamalar kesildi. Bir tanesi tısladı. "Ona bunu yapamam, o bunu haketmiyor." Diye karşılık verdi tıslamaya. Hemen ardından başka bir tıslama yükseldi. "Biliyorum onu buraya kadar ben getirdim, onu kurban olarak seçtim ama o olmaz. O bunu haketmiyor." Yükselen tıslamalar sonucunda hepsi bana döndü. Nereden ve ya nasıl geldiğini bilmediğim bir çift ayak buldum karşımda. Başımı kaldıramasamda dibimden gelen sesi çok iyi duyabiliyordum.
"Beni geçmeniz gerekir!" Yükselen tıslamalar çığlıklara dönüşünce ağzımdan güçsüz bir inleme çıktı. Buna rağmen Darren duymuş olacaki bana doğru dönüp diz çöktü. Gözlerimi bir kaç saniye de bir kırpmaya başladım. Darren'ın pişmanlıkla dolu gözlerinde azda olsa rahatlama vardı. "Lütfen dayan Eliz, lütfen!" Bir onu ensesinden tutup geri fırlattıldı Darren ormanın içinde kayboldu. Cübbeliler bana tıslarak gelirken zar zor dirseğimin üzerinde doğruldum. Bir tanesi tekrar bana yaklaşırken anide bir el boynuna dolandi ve hızla çekerek cübbeyi ikiye ayırdı. Baş kısmı farklı yere vücut kısmı başka bir tarafa savruldu. Çığlıklar yeniden başlarken Darren cübbeliyi çiğneyerek yanıma geldi ve başımı göğsüne yasladı kullağımdan tuttuyordu ki çığlıklar beni sağır etmesin. Baş parmağıyla yeri birşeyler çizerken mırıldanıyordu. Geri kalan altı cübbeli bize yönelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan - Aşk - Oyun
Storie d'amoreGözlerime Bakamıyorsun Çünkü Sende Karanlıktan korkuyorsun! Karanlığın içinde kaybolan kızın, Siyah parlak ışığın peşine düşmesi.... Kaybedilen geçmişin, Savaşılan ruhun, Siyah'ın içinde ki aşkın, Yalnız bir kızla birleşmesi gibi... İşte gerçek kara...