"Senin burada ne işin var? Neden aşağı indin?" Diye sordu alçak sesle. Yüzüne şaşkınlıkla bakarken salondan bir öksürük geldi. Başımı kaldırıp tam bakacakken Darren önüme geçti ve beni tutup merdivenlere doğru sürükledi. Odasının merdivenlerine kadar kollarımdan beni iterek yukarı çıkardı. Odasının merdivenlerinin yarısında beni durdurdu ve kendine çevirip gözlerimin içine baktı. Ondan bir, iki basamak yukarıdaydım.
"Lütfen burda dur ve beni bekle. Sakın aşağı inme." Benden destek bekliyormuş gibi beklentiyle bana baktı. Tamam anlamında başımı salladım. Kollarımı bıraktı ve rahatlamış gibi nefes verdi. Yaşlı gözlerime bir kez daha karamsarlıkla baktı. Sonra aniden beni kendine çekti ve kollarını bana sardı. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki resmen canım acıyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım ama bende ona sarıldım. Swonra benden ayrılıp aşağıya doğru koştu. Şokla oraya çöktüm. Ban sarılmıştı, bana gerçeten sarılmıştı... O beş saniyelik sarılmada aldığım koku hala daha burnumda tütüyordu.
Bunları düşünürken zaman kavramını yitirmiştim. Darren yukarı çıkarken beni karşısında görünce şaşırmamıştı, sakince yanıma gelip basamağa oturdu. Hala daha olanların etkisindeydim. Bana sarılmıştı...
"Eliz." Ona baktım, basamaklara bakıyordu. "İyi misin?" Evet manasında kafamı salladım. "Benden korkmuyor musun?" Kaşlarımı çattım, neden böyle düşünmüştü ki?
"Neden senden korkayım?"
"Yaptıklarımı görmedin mi?.. Canın acımadımı? Canın acımıyor mu, hissetmiyor musun, içinde ki paraziti?.." Dedi gözlerini kapatarak.
"Ne demek istediğini anlamıyorum. Canım acımıyor..." Bana baktı ve eliyle saçlarımı tutarak kulağımın arkasına baktı. Bir kaç saniye daha bakınca kendimi geri çektim. "Ne oldu?" Gözlerimin içine bir kez daha şüpheyle baktı.
"İyi olduğuna emin misin?"
"Evet ama sanırım dizimde ki yara gerçekten derin..." Bir kaç dakika öylece oturduk. İçimde bir sıkıntı vardı, sormam gereken sorular bir sel misali beni boğuyordu. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Nasıl söze başlıcaktım?..
"Darren..."
"Hmm?"
"Sana bir şey sormam lazım."
"Bundan kaçamayacağım sanırım..." Ona baktım, sanki işkence çekiyormuş gibi yüzünü buruşturmuştu.
"Sen tam olarak nesin? Yani yanlış anlama benim normal olduğumu hiç sanmıyorum ama ben bunun pek peşinden koşmadım, ne demek istediğimi anlıyor musun?"
"Sanırım..." Billeklerime doğru eğildim düzgün düşünemiyordum.
"Yani demek istediğim şu, normal bir insan olmadığımı biliyorum ama bunun benim gördüklerimle ilgili olduğunu düşünüyorum yani teknik olarak sonuçta ben bir şizofrenim yani gördüklerim bir anormel olarak normal bir şey a-"
"Şizofren olmadığına dair kumar oynar ve paramın hepsini yatırırım." Güldüm.
"Evet elimde doktor teşhisi var."
"Evet,senle hiç konuşmayan bir doktordan." Dedi öfkeyle, kaşlarımı çattım. Buda neydi şimdi? Kafam karışmıştı... Benim bile emin olamadığım birşeyden nasıl oluyorda bu kadar emin olabiliyordu.
"Sen kimsin?" Darren'ın yüzü kasfetlendi. "Hayır, sen nesin?" Darren gözlerini sımsıkı kapadı, ellerini sımsıkı yumruk yaptı.
"Başın yeterince belada değilmi, neden benle uğraşıyorsun?!" Bana aniden bağırınca korkuyla yerimden sıçradım.
"Ne diye bana bağırıyorsun? Psikopat!" Diye bağırdım ona öfkeyle.
"Başında yeterince bela yok mu senin, baban var, abin var, ailen var bir de şimdi daha da işler sarpa sarmışken neden beni düşünüyorsun ki?! İlk kendini düşün, beni boşver. Daha sonra söylerim." Dedi burnundan soluyarak.
"Beni meraktan öldürmeye mi çalışıyorsun?.."
"İlk kendin!" Ofladım ve kafamı duvara yasladım. Bana baktığını fark ediyordum, bütün tüylerim diken diken olmuştu. Midemin içinde bir şeyler kımıldanıyordu.
"Gerçekten beni sinir ediyo-" Başımı çevirdiğim zaman yüzünü on beş santim ötede bulmayı beklemiyordum şaşkınlıkla ona baktım.
"Seni ne ediyorum?" Yutkundum, tanrım böyle devam ederse kalp krizinden öle bilirdim. Şaşkınlığımı görünce güldü. GÜLDÜ!! Bana gülümsedi, BANA! Gülüşüne bön bön bakarken, şuan ki ruh halimden eser kalmamıştı, utanmamıştım ama kıpkırmızı oluyordum. Hayır , hayır!! Yerimden fırladım. İlk baş şaşırsada, yüzümde ki tuhaf pembeleşmeyi görünce bir kez daha güldü. Ona ters ters baktıktan sonra yukarı doğru koşmaya başladım. Dizimin acısını hissetsemde bunlara alışık olduğum için sorun olmuyordu. Koşmaya devam ettim ve odasına girdiğim gibi banyonun kapısı olduğunu düşündüğüm kapıyı açıp girdim. Bingo! Doğru tahmin. Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda korkuyla yerimden sıçradım.
"Allah'ım bu ne?" Korku filmlerinden çıkmışa benziyordum. Gözlerimin altında mor halkalar ve hayvan kadar şişmiş gözlerim. Üstüne birde kuş yuvası konulmuş gibi bir saç. Darren'ın güldüğü şey benim tepkim değildi sanırım. Açıkçası bu tipi başka birinde görsem anıra anıra gülerdim. Darren'ın kapıyı açmasıyla ödüm koptu.
"Ya, kapı öyle açılır mı? Dingo'nun ahrımı burası?!" Diye tersledim onu.
"Benden kaçmayı başarıyorsun ama kendini korumak için kapıyı bile kilitlemiyorsun."
"Senden kaçmadım ben bir kere!" Beni sollayıp buz camı açınca şok oldum. Yok daha neler... Odamın küçük olduğunu biliyordum ama en azından bir banyodan büyük olacağını düşünmüştüm. Burası bildiğin spa ya! Küçük banyo sandığım yer bildiğin oda çıktı. Darren buz camın yanından bir şeyleri açtı ve bir şeler alıp geri geldi. Elinde ki havluları uzatınca ona bön bön baktım. Aklıma beni... Evine getirdiği gece gelmişti.
"Alsana." Diye üsteledi.
"Yok ben almayayım."
"Evde brinle karşılaşırsan seni dilenci sanıp kaçarlar." Hala daha almayınca, bana ters ters baktı. "Neden bu kadar inatçısın?"
"Bu evde bir daha banyo yapmayacağıma yemin ettim." Dedim ona bakarak. Kaşlarını çattı.
"Neden?"
"Bazılarının tacizine uğramamak için!" Dedim bir ipucu verircesine. Bir kahkaha attı.
"Senii ben yıkamadım ki, Gabriella yıkadı." Bana doğru yaklaşınca geri kaçtım. Ama ayağım dolaba çarpınca durmak zorunda kaldım. Bana elinde ki havluyu uzatı. Havluyu kucakladım ve arkasını dönüp giderken ona baktım. Gülüyordu. "Geri kafalının tekisin!" Dedi ve kapıyı çekerek beni olanların şokuyla kocaman bir banyoda ylnız bıraktı.
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan - Aşk - Oyun
RomanceGözlerime Bakamıyorsun Çünkü Sende Karanlıktan korkuyorsun! Karanlığın içinde kaybolan kızın, Siyah parlak ışığın peşine düşmesi.... Kaybedilen geçmişin, Savaşılan ruhun, Siyah'ın içinde ki aşkın, Yalnız bir kızla birleşmesi gibi... İşte gerçek kara...