Güz mevsiminin o yakıcı soğuğu iliklerime kadar işlerken, başımı koyduğum masada, gözlerim kapalı bir şekilde yatıyordum.
Sınıf, o kadar gürültülü ve sıkıcıydı ki kafayı bu sene yemezsem daha hiç yemezdim.
Şakaklarımda son bir aydan beri susmak bilmeyen bazı sesler ve ağrılar beynimi kemirip duruyor, sınıfın gürültüsü de bunun cabası kalıyordu.
"Elzem."
Diyerek kolumu her iki dakikada bir sarsan Melisa sınıfta tek konuştuğum ya da şöyle söyleyeyim okulda tek muhattap olduğum kişiydi.Dışarıdan görüntüm sert ve soğuk olduğunu söylerlerdi bu yüzden pek fazla insan bana yaklaşmak, arkadaş olmak için can atmazdı. Buda benim işime yarıyordu.
İnsanları pek sevmezdim. Genelde tek takılan ve böyle olmaktan mutluluk duyan insanlardandım."Duydun mu Sevda hoca kocasından ayrılmış."
Gözlerim kapalı Melisa'nın söylediğine gözlerimi devirdim ve derin bir nefes alıp;
"Bunda bizi ilgilendiren taraf ?" Diye mırıldandım.
"Bunda bizi ilgilendiren taraf ? Imm, şey, galiba hiç." Dedi kararsızlık içimde kıvranarak Melisa.
Başımı ağır ağır sallayarak;
"İyi." Dedim.Melisa kocaman oflayarak gözüm kapalı olsada bana doğru döndüğünü hissettim.
"Çok sıkıcısın Elzem. Biraz dedikodu ve gıybet etsen bak neşen nasıl yerine gelecek." Dedi.
Gözlerimi yavaşça aralayıp bana bıkkınlıkla bakan Melisa ya baktım.
Kısa siyah saçlarını her zaman ki dağınık bir topuz yapmış, üzerine giydiği okul eteği ve beyaz gömleği ile sıradan takılan kızdı. Tıpkı benim gibi."Banane milletten Melisa. Benim derdim başka senin derdin başka." Dedim.
"Off tamam." Diyerek önüne döndü Melisa.
Kısa sürede okul zili çaldığında beynimde susmak bilmeyen ağrı ile zilin sesi bir olup beynimi zonklatmaya başladı.
Bir elimi şakaklarıma dayayıp;
"Ahh lanet olsun!" Diye sızlandım.Melisa yavaşça yerinden kalkıp;
"Kantine gidiyorum sende geliyor musun?" Diye sordu kocaman siyah gözlerini bana çevirerek.Yavaşça, başımı koyduğum masadan ayırıp ayaklandım.
"Geliyorum." Dedim hâlâ bir elim şakaklarımda gezinirken.
Sınıftan çıktığımızda önünüze çıkan uzun koridoru sessizce yürümeye başladık.
Uzun sarı saçlarım, bugün okula geç kaldığım için evden acele ile dışarı çıkarken taramaya fırsat bulamamış, dağınık kalmıştı.
Okul gömleğini okul eteğinin içine tıkıştırmış boynumda asılı kalan kravat ise serseri tipli çocukların ki gibi duruyordu. Bunu hiç umursamıyordum."Allahım !" Diye sızlandım. Hâlâ susmak bilmeyen beynimin, şakaklarıma vuran ağrısını ovalarken.
Melisa, kocaman siyah gözlerini bana çevirip somurttu.
"Hâlâ ağrıyor mu?"
Onu başımla onayladım.
"Bir aydan beri başım ağrıyor ve garip garip sesler duyuyorum. Arada sırada kötü kâbuslar görüp kan ter içinde kalmış bir şekilde gece uykularımdan uyanıyorum. "
"Doktora git bir bence? Bu normal bir şey değil. Yani kabus görmen, başının sürekli ağrıması ve bahsettiğin gibi garip garip sesler duyman. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)